Altın Madenciliğinde Siyanürleme Yöntemi

Altın Madenciliğinde Siyanürleme Yöntemi

Altın Madenciliğinde Siyanürleme Yöntemi, Romanya Baia Mare siyanür kazası, 2000

Bu yazı neden kaleme aldığımı anlatmama gerek yok deyip yazımı yazmaya başlıyorum.

İlk olarak bu siyanür nedir ona bir bakmak istiyorum.

Siyanür

Siyanür, bir karbon ve ona üçlü bağ ile bağlanmış bir azot içeren (C≡N)kimyasal bileşiklere verilen addır.

Doğada Siyanür

Stratosferde ve kuzey yarım kürenin troposferinde 150 ile 170 ppb[3] (μg (mikrogram)/m3) düzeyinde mevcuttur. Keten , süpürge otu, badem, baklagiller dahil olmak üzere 70 ile 80 kadar bitki ailesine ait 800’den fazla bitki türü siyanojenik bileşenler üretirler.

Madencilikte Siyanür Kullanımı

Madencilikte siyanür kullanımı 1800’lü yılların sonlarına dayanmaktadır. Özellikle altın ve gümüş üretiminde kullanılan siyanürün, kapalı devre sistemler ile kullanımı gerçekleşmektedir.

Altın Madenciliğinde Siyanürleme Yöntemi

Madencilik dünyası bu yöntemle ilk kez 1867’de altın ve gümüşlü cevherlerin işlenmesi için ABD’de alınan bir patent aracılığıyla tanışmıştır (Eveleth, 1978). Bu yöntem, ancak, 1891 yılında Güney Afrika’daki bir maden ocağında uygulamaya sokulmuş ve maliyetinin yüksek oluşu nedeniyle uygulanamayacağına karar verilmiştir. Daha sonra 1950 yılında adsorbsiyon ve  en son olarak da 1970 yılında ise yığın yıkama tekniğinin bulunmasıyla siyanür madencilikte tam olarak kullanılmaya başlandı.

Siyanür kullanılan yöntemi (Siyanür Liçi), düşük tenörlü ve ince taneli altın cevherlerinden altın kazanımı için teknik ve ekonomik olarak uygulanabilecek tek prosestir. Bu nedenle siyanürleme yöntemi bütün dünyada yaygın biçimde kullanılmaktadır.

Altın ve gümüş gibi kıymetli metallerin üretiminde siyanür liçi prosesi uygulanır. Bunun en temel sebebi, siyanür liçinin yüksek verimliliği ve hızıdır. Kıymetli metaller, alkali koşullarda seyreltik siyanür çözeltisinde çözündürülür. Siyanür türleri içinde, bu amaçla kullanımı en uygun olan NaCN (sodyum siyanür) tuzudur.

Liç prosesi sırasında, altın siyanürle bileşik yaparak sıvı faza geçer. Bu olay sırasında gerçekleşen temel reaksiyonlar:

4 Au + 8 NaCN + O2 + 2 H2O → 4 NaAu(CN)2 + 4NaOH
2 Ag + 2 CN- + O2 + 2H2O → 2 Ag(CN)2 + H2O2 + 2 OH-

Ortamın pH’nın asitleşmesi durumunda, NaCN bozunarak HCN’ye (Hidrojen siyanür – Hidrosiyanik asit ) dönüşür. Bu durumda siyanür sıvı formdan, gaz formuna dönüşür ve bu hâlde çevre ve yaşayan canlılar için tehlike oluşturur. Hidrosiyanik asit 28 santigrat derecede kaynama noktasına ulaşır ve acı badem kokusuna sahiptir bir gazdır. Siyanürün en tehlikeli ve zehirli formlarından biridir. Bu sebeple güvenliğin sağlanması için, NaCN’nin bulunduğu ortama kireç ilave ederek pH’ı 10-11 civarında tutulur.

Altın Madenciliğinde Siyanürleme Yöntemi
Siyanür Zehirlenmesi

Bunu ayrıca bir sonraki yazımda yazacağım fakat kısaca bilgi verecek olursam:

Siyanür; solunum yolu, müköz membranlar, gastrointestinal sistem ve ciltten emilir. Akut ölümcül toksisite, 100-200 mg’lık bir oral dozdan sonra 1 saat içinde gerçekleşirken, 100 ppm HCN gazının 30 dakika,  300 ppm gazın 5 dakika solunması ölümcüldür. Akut siyanür toksisitesi başlangıçta baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, karın ağrısı, halsizlik ve baş dönmesi şeklinde kendini gösterir.

Yazan: Bilge KAPLAN

Kaynak Altın Madenciliğinde Siyanür Kullanımı. Jeoloji Mühendisliği, 2000, v. 24, s. 1, sf. 111-127’

Kaynak Gold cyanidation

YouTube Kanalımız

Bilge Kaplan (Altın Yazar) hakkında 248 makale
1993 yılında Antalya'da doğdum. Molekuler Biyoloji ve Genetik bölümünden mezunum. Şimdi Covid laboratuvarında moleküler biyolog olarak çalışıyorum. Biyoloji,kimya,fizik, matematik en güzel ilgi alanlarim.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*