Beynimizdeki Rekabet: Plastise Nedir?
İlerleyen yıllarda popülerliğinin bir kısmını bağırsaklara vereceğini düşünsemde günümüzün en popüler organındayız: Beyin. Üzerinde konuşulacak çok şey olmasına karşın bugün üzerinde duracağımız
Plastisite kavramının bilinmesi yaşamla iletişimimizde önemli bir yer tutacağını düşünüyorum. Plastiste “değiştirilebilir, şekillendirilebilir, dönüştürülebilir” anlamlarına gelmektedir. Uzun yıllar beyinlerimize işlenmiştir beyin hücrelerimizin çoğalamazlığı. Ancak edilen bilgi yolu bilimden geçiyorsa doğru bilgi, farklı araştırmalarla yanlış konumuna gelebilir.
Bu bilime olan güvenin sarsılması anlamına gelmemelidir asıl bilimin güzelliği buradadır. Salt doğru yoktur onun için hakikat neyse odur. Ve hakikate gidilen yollarda doğru bilinene ileride yanlış demekten çekinmez. Bu yüzden güvenilirdir. İşte konu beynimiz gibi anlaşılması zor grift bir konu olduğunda da yanlışlar doğrulara, doğrular yanlışlara evrilebilmektedir.
Zaman zaman çevremizdeki hayatlara baktığımızda hissettiğimiz geç kalmışlık duygusu beyin için anlamsızdır çünkü hazır bir şekilde istediğimiz şey için harekete geçmemizi bekler, ve o hareketi aldığında hemen başlar örgüsüne, o konuda atılan her adımda kalınlaştırır ipliğini. Eğer o adımlar gelmemeye başlarsa söker iplerini. Bu beynimizin temel prensibidir: Kullan ya da kaybet. Bu her zaman böyle midir derseniz cevabımız ergenlikten sonra başlayan sinaptik budanmayla açıklanacaktır. Ergenlik sonrasında hücreler bağlantıları azaltırlar ve ilerleyen yaşlarda azalmalar artmaktadır. Bu durum yüzeysel bakıldığında negatif bir uygulamaymış gibi görünse de aslında beyin gereksiz enerji harcamasından kaçarak gerekli yerlere (kullanılan ağlar) daha iyi etkinlik sunabilmektedir. Yani bir konuda uzmanlaşmak için en iyi yoldur sinaptik budanma.
Beynimizin kullanılmayan kısımları terk etmeye meyilli olduğunu öğrendik. Ki bu işlevi yaş ilerledikçe de artırdığını biliyoruz. Peki ya 89 yaşında Harvard’dan mezun olan Fasano’nun ya da ilerleyen yaşında yunanca öğrenen David Ben-Gurioni’nun beyninde olanlar neydi?
Plastik beynimiz duyularımızın yer değiştirmesinden tutun, kazanmış olduğu esnekliği ile bir araya getirilmiş beyin fonksiyonlarının ayrılmasına her an izin verebilir. Gelin birlikte plastisite denildiğinde direkt akla Londralı taksi şoförlerinin gözlemlerine bakalım.
Londra’da taksi şoförleri navigasyon kullanmazlar. Londra gibi bir megapolde bunun zorluğunu tahmin edersiniz. Bunu içindir ki şoför adaylarının geçmesi gereken ‘ The Knowledge’ adlı sınav vardır. Yetişkinlikte edinilen yeni alışkanlığın (beyinde Londra’nın sokak sokak haritasının çıkarılması) beyinde değiştireceği etkinin gözlemlenebilmesi için çok iyi bir fırsattı. Gönüllü katılımcılardan oluşan deneyde iki grup vardı: taksi şoförü olanlar ve taksi şoförü olmayanlar. Katılımcıların beyin taramaları yapıldığında görülen, taksi şoförü olanların hipokampüs bölgesi (beynin navigasyon merkezi denebilir, belirtmeden geçemeyeceğim beynin hiçbir bölgesi yalnızca bir özellik içermez, merkez denmesi yoğunluktan ileri gelmektedir) diğer grubun katılımcılarına göre %30 oranında daha büyüktü. Yetişkinlikte kazanılan bir özellik beyinde bariz değişiklik yapmıştı.
Yukarında sorduğumuz soruya cevap verdiğimizi düşünüyorum. Fasano’da, David Ben-Gurioni’de, Londralı taksi şoförlerinde olan şey hemen hemen aynıydı. Üzerinde çalışılan konuda bağlantıları kalınlaştırmak, alanı büyütmek ve gereksiz bağlantıları budamak. Sonuç olarak sürekli değişen ve değişmeye hazır bir beyinle yaşıyoruz. İçinde enerjinin nereye harcanacağına dair kıyasıya bir rekabet var ve o rekabette kazanacak tarafı bizim ne ile meşgul olacağımız belirliyor.
Yazan: Nazlıcan İLHAN
Kaynak: Sinan Canan – Değişen Be(y)nim
Beynimizdeki Rekabet: Plastise Nedir?
Bir yanıt bırakın