Bilim İnsanı Emily İle Ölüm Üzerine
Emily`in alışveriş listesine konsantre olmuş, yanlış bir şey satın almamak için siparişlerinden birçok markada olan ürünlerin hangisinden almam gerektiğini soruyordum. O arada durgun olduğunu fark etmeme kırıldı. Ah çocuk, o kadar kendini kaptırıyorsun ki böyle boş işlere, gönüllü de vefayı da, sevdiklerinin gözlerine bakıp ne hissettiklerini, iyi olup olmadıklarına bakmayı unutuyorsun bazen, deyince Ona dikkatlice baktım. Hakikatten bugün daha bir sönük bakıyor ve daha yaşlanmış gibi duruyor.
Ne oldu Emily, sorun nedir? dediğimde, şuan saat tam 11.30 ve 22 yıl önce bugün, bu saatte eşim ölmüştü, dedi. Onu özlediği o kadar belli ki, böyle bir aşk ile anılmayı hak eden adama bir kez daha saygı duydum. İstersen mezarına gideyim, sizin adınıza bir çiçek götüreyim dediğimde, “George`un mezarı yok. Yatak odasındaki makyaj masasının üzerinde kavanozun içinde külleri deyince, gözlerimin fal taşı gibi açıldığını gördü ve gülmeye başladı. Ölmüşte olsam yakılmaya cesaret edemem sanırım, neden yakılmak ister ki insan? Amaç nedir? Dini bir anlamı var mı yoksa ateistler, dine tepki olarak mi yakılmak ister? Sizde mi yakılmak istiyorsunuz? Dini inancınız nedir? Arka arkaya sorularımı sıralayınca ,”çok cahilsin keşke ölsen” esprisi geldi aklıma. Sanki Emily bana öyle diyecekmiş gibi düşünerek gülümsedim. Onun ise düşünceleri ve gözlerini daldırışı ile hala eşinin öldüğü hastanede olduğu belli idi.
İna, eşim hastanede yatıyor, günün 23 saati uyuyordu. Göz kapaklarını açmaya gücü olduğunda, elini tuttuğumun minnettarlığı ile bana gözleri ile teşekkür ediyordu. Biz ilk evlenmeye karar verdiğimizde, kendisinden 14 yaş büyük olmamdan dolayı ilk eşinden olan kızı tarafından çok tepki almıştık. “Baba kadın yaşlı görmüyor musun, sen Ona teyze mi diyeceksin, eşim mi? Neden bu kadın, yakında ölürse yine sen tek başına kalacaksın, daha gencini bulamadın mı?” deyince George, kızına, “ 35 yaşını geçmiş herkes aynı yaştadır evladım. 35 yaşını geçmiş herkes birikimini harcamaya başlamıştır. Bizim birikimlerimiz yapboz parçaları gibi tam birbirimize uyuyor. Onun için ya kararlarıma saygı duyarsın ya da bu kapıdan bir daha girmezsin” dedi. Doğa ölümü de hastalığı da sıraya koymuyor işte, George benden önce düştü yatağa. Bakıma ihtiyacı oldu, kanser ile savaşmak, hasta ile devamlı ilgilenme sürecim 7 yıldı. Mükemmel 15 yılın ardından sonbahar 7 yıl ve kış 1 yıl sürdü.
Ölürken de, öldükten sonra ki ilk 20 dakikada onunla hep konuştum. Hemşire, ölü ile mi konuşuyorsunuz derken aslında olaya tamamen tıbbi bakan biri olduğunu, duygusuz yaklaştığını ve hayattan hiçbir şey anlamadığını o kadar belli etti ki. Bu beni sadece hayal kırıklığına uğrattı. Bu mesleği seçmiş birinin bu kadar duygusuz oluşu ne acı. George beni duyuyordu. Ona sadece giderken eşlik etmek istemiştim masumca. Yakılmak istedi çünkü bu evrende küçücük bir gezegende şimdiye kadar 110 milyar insan gelmiş geçmiş. Düşün bu kadar ceset. Ekolojik denge bunu kaldırabilir mi? Doğaya zarar vermez mi? Tibet, Himalaya dağlarında çok yüksek, soğuk bir ülke. Orada toprağı kazıp, cesedi gömmek çok zordur. O kadar serttir ve soğuktur ki toprak. Çözüm olarak yüzyıllardır, ölen insanları daha bir yükseklere taşıyarak, vücuduna kesikler atarlar. Kesik atmalarının sebebi, soğukta iyice sertleşen insan derisini gagasıyla yırtamayan kartallara yemede yardımcı olmaktır. Bu şekilde cesedin yok edilmesini vahşice bulabilirsin ama bir düşün, toprağın altındaki hayvanlara yem yapmak ile toprağın üzerindeki hayvanlara yem yapmak arasında ne gibi fark var? Doğa şartları cesedin doğada eritmemizde en önemli rolü oynar. Geriye kalan ise dine uydurma ile topluma yaymadır.
Kimi toplumlar cesedin toprağa zararını azaltabilmek için, gömme esnasında kişiyle beraber tohumlar, fidanlar gömer ve zamanla ceset kaybolunca oralar yeşillenir. Kimi ülkeler ise yakılma ile cesedi yok etmeyi teşvik için, gömülme ile yakılma arasındaki fiyat farkını çok yüksek tutuyor Amerika gibi. Gömülme orada yakılmanın 4 katı fiyatta. Ayni zamanda mezar satın alma diye bir şey yok. Sadece 15 yıllığına kiralama var, buralarda da. Eğer bu süre bitiminde tekrar bir 15 yıllık kirayı ödeyen olmazsa, o mezara başka bir ceset gömülür. Böyle olmazsa idi bütün dünya mezarlık olurdu.
Bütün dinler ruhun varlığına inanır. Şimdilerde ise bilim bu konuda şaşkın. Enerjiyi kabullenmeye, paralel evrenlerde hayatın farklı olasılıklarını yaşadığımızı, enerjinin yoktan var edilemeyeceğini ve var olan enerjinin yok olmayacağını dolayısıyla sonsuz döngüde enerjimizin yaşayabileceğini bildiğim kadarıyla kabul etmeye başladı. Dinin dediği birebir cennet-cehennem kavramına inanmıyorum. Enerjimizi ne kadar temiz tutarsak o kadar mükafatımızı alacağımıza inanıyor ama bunun nasıl olacağını da bilmiyorum. Gidince göreceğim. Bende yakılacağım öldüğümde. O zaman eşimin ve benim küllerimi, mezarlıkta duvar şeklinde yapılmış, üzerinde bir sürü küçük çekmece olan yere koyacaklar. Hindular eğer durumları iyi ve odun alacak paraları var ise Ganj nehrine külleri savururlar. Cesedin yakılırken çıkan dumanı ile ruhunun da göğe yükseldiğini, özgürlüğüne kavuştuğuna inanırlar.
Beni toprak altında böcekler, bakteriler yemesin. Biran önce dumanla beraber özgür olmak, bu yaşamda bana eşlik eden bedenime ise bu 10 yıllık yok olma sürecini yaşatmak istemiyorum. Hem böylelikle doğaya zararım olmayacak, hemde bedenimde çürüme süresini iki saatte tamamlayacak. Bana göre bu kadar saygıyı hak ediyor dedi. Gülümsemeye başlaması, tekrar gözlerinin parlaması beni çok mutlu etti. Paylaşmak, her şeyi paylaşmak, sıkıntıyı, mutluluğu, düşünceleri paylaşmak, kişiye düşen ağırlığı ne kadar da hafifletiyormuş bunu Emily`de görebiliyorum. Ölümden korkmuyorum, korktuğum şey bir şekilde enerjimin bu dünyayı terk ederken evrenin dokusunda bir arıza oluşup burada kalması ve reenkarnasyon denilen bazı enerjilerin mecburen burada kalıp tekrar başka bedenlerde bu dünyayı yaşaması şanssızlığının başıma gelmesinden korkuyorum, diyerek kahkaha atıyor. Bu kadar bencil ve kaynakları tüketen, kendinden olmayana saygı duymayan bir dünyaya tekrar gelmek sanırım, dinlerin bahsettiği cehennemin ta kendisidir. Haydi git çocuğum, marketler kapanacak yoksa, diyerek beni yolcu etti. (Bilim İnsanı Emily İle Ölüm Üzerine)
Arabamda ölümü düşündüm. Ölümden korkuyorum, yakılmaktan, gömülmekten, kartallara hediye edilmekten de korkuyorum. Emily kadar cesur olmadığımdan mi yoksa bu dünyada yapılacak işlerimin bitmediğinden mi korkuyorum emin değilim. Bende Onun gibi tekrar bu dünyada kalmak asla istemem. Gideceğim her neresi ise umarım Aziz Nesin, Ruhi Su, kardeşim, babaannem de oradadır. İşte cennetim bu olur diye düşündüğümde ölüm korkusu bile bir zevk duygusuna dönüştü. Her canlının bir gün hak ettiği evrene geçebilmesi dileğiyle sigaramdan derin bir nefes çektim.
Bilim İnsanı Emily İle Ölüm Üzerine
Yazan: İ. Kaya
Bilim İnsanı Emily İle Ölüm Üzerine
Bir yanıt bırakın