Bilim Uğruna Ölen Kadın Dev: Marie Curie
Tarih boyunca iki Nobel Ödülü almayı hak eden tek bilim insanı olan Marie Curie. Evet çok zekiydi, ilk ödülünü Fizik, ikincisini Kimya dalında aldı. Çığır açan bir çalışma yaptığı için, kendi işini bırakıp ona yardım etmeyi seçen bir bilim insanıyla evliydi. Dahası , dâhi genlerini aktardığı kızı da Nobel Ödülü kazanacaktı. ( Iréne Joliot-Curie, 1935′ te Nobel Kimya Ödülü’nü kazanmıştır.)
Marie Curie tam olarak nasıl meşhur olmuştu? Kimyasal tepkimeyle bölünemeyen iki yeni elementi keşfetti: Radyum ve Polonyum. Ama 1911 Nobel Komitesi’nin de belirttiği gibi Radyum keşfi”diğer elementlerden çok daha büyük bir keşif” ti. Elementin yaydığı radyoaktif ışınlar ölümcül olabilirdi ve Marie’ nin kendi ailesi, bunu ilk elden öğrenmişti. Yine de Radyum elementi , kanser tedavisinde heyecan verici gelişmelere gebeydi, dahası atom fiziğinde yepyeni bir çığır açıyordu. Radyoaktif elementler üzerinde yaptığı deneylerde, maddenin doğasını anlama yolunda çok büyük yol kat etti.
Atom, maddenin tuğlasıydı. Atom , varolan en küçük şeydi. Oysa Curie’nin çalışmaları diğer bilim insanlarının atomun içinde ne olduğunu araştırmaları için ışık tuttu. Atomu oluşturan atomaltı parçacıkların keşfedilmesine ön ayak oldu. Çalışmaları, tarihin en ölümcül silahı olan atom bombasının geliştirilmesini mümkün kıldı. Curie, bunu bilmekten nefret ediyordu. Bugün yaşadığımız atom çağının temellerinin atılmasında Marie Curie’ nin büyük emeği vardır.
Ketum ve sert bir yanı vardı. İnatçıydı, işine düşkündü, kendini çalışmalarına adamıştı.
Erkeklerin uğruna düelloya tutuştuğu bir kadındı. Bilime karşı o kadar tutkuluydu ki deneylerinin iyi gittiğini not ederken tam dokuz ünlem işaretiyle heyecanını ortaya koyardı. Son derece sabırlıydı. Üniversiteye girmeyi başarıncaya kadar tam 8 yıl hiç sevmediği işlerde çalıştı. Yeni keşfi olan Radyum elementini ayrıştırmak neredeyse 4 yılını aldı. Hayat hikayesinde öne çıkan en önemli unsur, inatçı ve sabırlı çalışma disiplinine sahip olmasıdır. Kendisi şöyle açıklıyordu: ” Büyük bir keşif , bilim insanının beyninde hazır beklemez. Israrlı çalışmaların sonucunda elde edilen birikimlerin meyvesidir.”
Çalışmaya başladığı ilk günlerde onu yüreklendiren ve asistanlık yapan kişi eşi Pierre Curie’ydi. Çift, 1895 yılında X ışınını keşfeden Wilhelm Röntgen ve Uranyumun yaydığı ışınları inceleyen Henri Becquerel’ in çalışmalarına merak sarmıştı.Ve Marie hayatının takıntısını bulmuştu: Mendelyev’in periyodik tablosuna iki yeni element ekleyecekti.
Uranyumun yaydığı radyasyon miktarını ölçmek için uzun süre çalıştı. Ve bunu başardıktan sonra geriye tek bir soru kalıyordu: Uranyum dışında diğer elementler de bu tuhaf ışınları yayıyor muydu? Bunu öğrenmenin yolu tablodaki tüm elementleri tek tek test etmekti. Kimyasal araştırmalarını iyice yoğunlaştırarak 1898′ de aradığını buldu. Elemente ” Polonyum” adını verdi ve beş gün sonra Fransız Akademisi’nde keşif duyuruldu. Bu yeni madde Uranyumdan dört yüz kat daha radyoaktifti. Radyoaktif terimi ilk kez bir yayında yer almış oldu.
Polonyum izole edildikten sonra bile hâlâ kayda değer yükseklikte radyasyon yayıyordu. Yoksa cevher keşfedilmeyi bekleyen başka bir element mi içeriyordu? Altı haftalık deneyler sayesinde Curie çifti, saf Uranyumdan dokuz yüz kat daha fazla radyoaktif bir madde keşfetti. 20 Aralık 1898′ de Marie yazdığı bir raporla Radyum adında yeni bir element keşfettiğini bildirdi.
Curie çiftinde müthiş bir huzur ve bir o kadar da heyecan hakimdi. Gece uyumadan önce yatak odalarında tuttukları Radyum tuzuyla dolu şişenin yaydığı ışığı hayranlıkla izliyorlardı. Elbette bunun ne kadar tehlikeli olduğunu bilemezlerdi. Bu yüzden de hiç önlem almadılar. Parmaklarında geçmek bilmeyen yanıklardan sonra Pierre, radyumun vücuda etkilerini anlamak için on saat boyunca radyum tuzunu koluna bantlardı. Ve radyum sağlıklı dokuyu yakıyordu. Peki sağlıklı dokuyu yakıyorsa, hastalıklı dokuyu da yakabilirdi o zaman. İşte kanserli hücrelerin yok olması için tedavinin temeli böyle ortaya çıktı. Fakat radyum solumak ciğerleri mahvediyordu. Pierre artık ayakta kalmakta bile zorlanıyordu. Çünkü eşi ile birlikte radyuma aşırı maruz kaldıkları için hastalandılar. Ve Pierre Curie 48 yaşında aniden öldü. Çünkü kasları ve kemikleri çok fazla harap olmuştu. Sonrasında gecen her yıl Marie daha da hastalanmaya devam etti. Fakat kariyerini hiç aksatmadı. Kurduğu Marie Curie Radyum Enstitüsü, dünya çapındaki en önemli araştırma merkezlerinden biri oldu. Çok hastaydı ama hâlâ başarmak istediği çok şey vardı. “Kendimi kopyalayamamam çok üzücü” yazıyordu defterinde. Sonunda 4 temmuz 1934 tarihinde hastalıklarına yenik düştü.
Bilimde şöhretin rolünü küçümsese de Marie Curie’nin şöhreti büyük bir ağırlığa sahipti. Fizik ve Kimyada deprem etkisi yaratan gelişmelerin zeminini hazırlamıştı. En önemlisi kanser için etkin bir tedavi yöntemine ışık tutmuştu.1950 ‘li yıllardan itibaren doktorlar radyum yerine kobalt kullanarak ,radyasyon terapisini daha güvenli, ucuz ve etkin olarak iyileştirdi. Fakat çeşitli sektörlerde hala aktif olarak radyoaktivite kullanılmaktadır.
Yakın zamana kadar hâlâ radyoaktif olduğundan, bilim insanları ve uzmanlar, not defterlerine bakabilmek için, tehlikeyi kabul ettiklerine dair bir sözleşme imzalamak zorundaydı. Ne kadar tehlikeli olursa olsun, bilimde atom çağını başlatan çalışmaları aynı zamanda Marie Curie’ nin kurtuluşuydu. Bu çalışmaları sayesinde 19. Yüzyıl bilim dünyasında bile son derece katı olan ” Kadınlar Giremez” kuralına rağmen başarıya ulaşmıştı ( Çünkü raporlarını bile kendisi okuyamıyordu. Akademi üyesi değildi ve sadece erkekler üye olabiliyordu.) ve çağın en karanlık dönemlerinde bir yıldız gibi patlamıştı.
Kaynak: Bilimin Devleri
Giants of Science / Marie Curie
Yazan: Demet SEVİM
Bir yanıt bırakın