Çekmiyoruz, Düşüyoruz! Yerçekimi Dalgaları Nedir?
Kısaca açıklamak gerekirse yerçekimi, yer yüzünün kütlelere kendi merkezine doğru uyguladığı çekim kuvvetidir. Kütlesi olan her şey aslında yerçekimine sahiptir ve bu aslında kütle çekimidir. Gezegenleri yörüngede tutan, Ay’ı Dünya’nın yörüngesinde tutan yine aynı kuvvettir.
İlk olarak M.Ö. 4. yüzyılda Aristo ağır cisimlerin hafif cisimlere göre daha hızlı düştüğünü öne sürmüş, daha sonra Galileo tarafından hava sürtünmesi ortadan kalkınca kütlesi farketmeden tüm cisimlerin aynı hızda düştüğünü kanıtlamıştır. Daha sonra Newton, bir ağacın altında oturduğu sırada başına elma düşmesi şeklinde anlatılır ancak bu keşif onun derin düşünce ve çalışmalarına dayanır. Newton’un kuramı cisimlerin kütlelerine göre aralarında bir çekim kuvveti olduğudur. Bu kuvvet kütle ile doğru orantılı olup, aralarındaki çekim kuvveti bulunan kütlelerin birbirlerine olan uzaklığın karesi ile ters orantılıdır. Kısaca kütleler ne kadar büyükse çekim o kadar fazla, aralarındaki mesafe ne kadar fazlaysa kadar azdır.
Ancak asırlar boyu birçok bilimsel gelişmeye ışık tutan bu kurama 1905 yılında Albert Einstein yeni bir yorum getirdi. Çoğu bilim insanı tarafından açıkladığında kabul görüp anlaşılmasada Einstein Newton’un kuramını bir nevi güncellemişti.
Einstein’a göre yerçekimi aslında uzay-zaman eğrisinin bir sonucudur. Genel görelilik kuramına göre aslında iki kütle arasında bir çekim bulunmayıp, uzayın bükülmesi sonucu bir nevi birbirlerinin üzerine düşerler. Burada uzayı bir boşluk şeklinde değil de sanki bir çarşaf yüzeyiymiş gibi düşünürsek daha kolay anlayabiliriz. Böylece devasa kütleli cisimler bu çarşafta bozunmalar meydana getirir. Dev kütlelerin etkileşiminde uzay-zaman eğriliğinde oluşturduğu dalgalara kütle çekim dalgaları denir. Örnek olarak iki kara deliğin çarpışması verilebilir. Bir diğer özellikleri ise başka cisimler tarafından saçılıp veya emilmeyerek öylece kalmalarıdır. 2016 yılında ise Louisina’daki Laser Interferometer Gravitational Wave Observatory (LIGO) çalışma grubundaki bilim insanları tarafından yerçekimsel dalgalar gözlemlenerek yüz yıl sonra da olsa kanıtlanmış oldu.
Başa dönersek Newton kuramı küçük cisimlere uygulandığında doğru sonuçlar verir ancak daha büyük cisimlere uygulandığında yanlışlığı görülür. Evrendeki çok daha büyük kütleli cisimleri anlamak için genel görelilik kuramı kullanılmalıdır.
Burada da görmüş olduğunuz gibi bilim sürekli devinim halinde olan gelişen bir alandır. Her bilim insanı kendisinden önceki emeklerin üzerine kendi emeğini koyar ve böylelikle gelişip büyüyerek her geçen gün daha ileriye taşırlar. Yazımızı Newton’un bir sözü ile bitirelim. “Eğer diğer insanlardan ileriyi görebiliyorsam bu devlerin omuzlarında durduğum içindir.”
Yazan: Buse Hatun ALDAĞ
Peki kütlesi neredeyse yok olan ışığı karadelikler nasıl çekebiliyor?