Christiaan Huygens kimdir?
Christiaan Huygens (Christian Huyghens olarak da yazılır) (14 Nisan 1629-8 Temmuz 1695), 17. yüzyıldaki Bilimsel Devrim’in en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilen Hollandalı matematikçi, fizikçi, astronom, mühendis ve mucittir.
Fizik alanında ışığın dalga teorisini bulmuş, cisimler üzerinde kuvvetlerin etkisini inceleyen dinamik bilimine özgün katkılarda bulunmuştur. Astronomi alanında Satürn’ün halkalarının gerçek şeklini ve uydusu Titan’ı keşfetmiş; bir mühendis ve mucit olarak teleskopların tasarımını geliştirmiş ve zaman ölçümünde çığır açan ve neredeyse 300 yıl boyunca bu alandaki en doğru ve etkin yöntem olarak kalan sarkaçlı saati icat etmiştir. Huygens fiziksel bir problemi bir dizi matematiksel parametreyle ifade eden ve gözlemlenemeyen bir fiziksel fenomenin mekanik açıklamasını tamamıyla matematikselleştiren ilk kişidir. Bu nedenle ilk teorik fizikçi ve modern matematiksel fiziğin kurucularından biri olarak anılır.
Huygens, varlıklı ve ayrıcalıklı orta sınıf bir aileye mensuptu. Babası diplomat, şair ve Latin dilbilimci Constantjin Huygens; içlerinde bilim insanı ve filozof Rene Descartes’ın da bulunduğu dönemin birçok önde gelen entelektüel figürünün dostu ve mektuplaştığı bir kişiydi. Huygens erken yaşlardan itibaren dikkate değer bir mekanik eğilim, çizim ve matematik yeteneği sergiliyordu. Geometrideki erken çalışmalarından bazıları Huygens’lerin evinin sık bir ziyaretçisi olan Descartes’i etkiledi. 1645 yılında Huygens hukuk ve matematik okuduğu Leiden Üniversitesi’ne girdi. İki yıl sonra tam da Descartes felsefesi üzerine şiddetli bir tartışmanın yaşandığı Breda Koleji’ne girdi. Her ne kadar Huygens daha sonra bazı Kartezyen ilkeleri reddettiyse de mekanik açıklamaların bilimde her zaman gerekli olduğunu onaylamış ve daha sonraları bu durum onun hem ışık hem de kütle çekim yorumlarında çok önemli bir faktör olmuştur
1655 yılında Christiaan Huygens ilk defa Paris’i ziyaret etti, burada ayrıcalıklı ailesi, zenginliği ve dost canlısı mizacı sayesinde yüksek entelektüel ve sosyal çevrelere girebildi. 196o’taki ikinci ziyaretinde bir süredir matematik problemleri üzerine yazışmakta olduğu Blaise Pascal’le tanıştı. Bu dönemde Huygens, özellikle 1654 tarihli De Circuli Magnitudine Inventa adlı eseri ve 1659’da Satürn’ün halkalarının gerçek şeklini keşfetmiş olması nedeniyle çoktan Avrupa’da bir ün sahibi olmuştu. Bu keşif merceklerin taşlanması ve cilalanmasında ilk kez onun kullandığı bir yöntem sayesinde teleskop yapımındaki gelişmeler sonucu gerçekleşmişti. Gelişmiş teleskopunu kullanarak Mart 1655’te Satürn’ün bir uydusunu (Titan) keşfetti ve 1656’da Orion nebulasının yıldız bileşenlerini ayırt etti. Bir astronom olarak zamanın doğru ölçümüne olan ilgisi onu, 1658 tarihli Horologium adlı eserinde tanımladığı, bir saat düzenleyicisi olan sarkaçın keşfine götürdü.
1666 yılında Huygens, Fransız Bilimler Akademisi’nin kurucu üyelerinden biri oldu. Ara sıra Hollanda’ya yaptığı ziyaretler haricinde 1666-1681 yılları arasında Paris’te yaşadı; burada hayatının sonuna kadar arkadaşlıklarının süreceği Alman matematikçi ve filozof Gottfried Wilhelm Leibniz ile tanıştı. Huygens’in Paris’teki yıllarının en önemli olayı 1673 tarihli Horologium Oscillatorium isimli eserinin yayınlanmasıdır.
Bu parlak çalışmada eğrilerin matematiğinin teorisinin yanı sıra; basit sarkaç salınımının zamanının hesaplanması, sabit bir aks etrafında bir cismin salınımı, sabit dairesel hareket için merkezkaç kuvvetin yasaları gibi dinamik problemlerine tam çözümler bulunmaktaydı. Bu eserdeki sonuçların bazıları kanıtsız olarak, kitabın bir eki şeklinde sunulmuştu ve Huygens’in tam kanıtları ölümünden sonraya kadar yayınlanmadı.
Fransa’nın Hollanda ile savaşta olduğu yıllarda Horologium Oscillatorium’un XIV. Louis’e coşkulu bir şekilde ithaf edilmesi kendisine karşı hoşnutsuzluk yaratsa da Huygens Paris’te kalmaya devam etti. Huygens’in sağlığı hiçbir zaman çok iyi olmamıştı ve tekrarlayan hastalıklardan muzdaripti. 1670 yılındaki hastalığı o derece ciddiydi ki kendisi bile hayatından ümitsizliğe kapıldı.
1681 yılındaki başka bir ciddi hastalığı onu sadece geçici olarak kalmayı planladığı Hollanda’ya dönmeye zorladı. Fakat 14. Louis’in başdanışmanı ve Huygens’in hamisi Jean-Baptiste Colbert’in 1683 yılındaki ölümü ve Louis’in giderek artan gerici politikaları sonucu Protestanlara belli özgürlükler veren Nantes Bildirge’sinin 1685’te yürürlükten kaldırılması Paris’e hiçbir zaman dönememesine neden oldu.
Huygens 1689’da Londra’yı ziyaret etti, orada Sir Isaac Newton ile tanıştı ve Royal Society’nin önünde kendi kütle çekim teorisini anlattı. Her ne kadar Newton’la toplum önünde bir tartışmaya girmese de Huygens’in özellikle Leibniz’le olan yazışmalarından Newton’un eseri Principia’daki matematiksel ustalığı çok takdir etmekle birlikte, mekanik açıklamadan yoksun herhangi bir yerçekimi teorisini temel düzeyde kabul edilemez gördüğü açıktır. En azından 1669 yılına tarihlenen ancak 1690’da basılan Discours de la cause de la pesanteur (“Discourse on the Cause of Gravity”) adlı eserinde yayınlanan kendi teorisi ise kütle çekimine Kartezyen burgaçlara dayanan mekanik bir açıklama getiriyordu. Huygens’in Traité de la Lumière (Treatise on Light) adlı eseri de büyük oranda 1678’den önce tamamlanmış olmasına rağmen 1690’da basıldı. Bu çalışmasında bu kez de ışığın doğasıyla ilgili olarak yine mutlak mekanik açıklamalara ihtiyaç duyuyordu. Fakat kırılma ve yansımayla ilgili -Newton’unkinden çok üstün- olağandışı savları mekanik açıklamalardan tamamen bağımsızdı, yalnızca sekonder dalga cepheleriyle ilgili sonradan Huygens ilkesi olarak adlandırılacak ilkeye dayalıydı.
Bir matematikçi olarak Christiaan Huygens bir dahi olmaktan çok, büyük yetenek sahibi olarak değerlendirilebilirdi. Bazen Leibniz ve diğerlerinin yeniliklerini takip etmekte zorlanırdı fakat eski sentez yöntemlerine olan sevgisi nedeniyle Newton ona çok saygı duyardı. 18. Yüzyılın neredeyse tamamı boyunca dinamik ve ışık ile ilgili çalışmaları Newton’unkilerin gölgesinde kaldı. Yer çekimi alanındaki teorisi hiçbir zaman ciddiye alınmadı ve bugün yalnızca tarihsel önemi bulunmaktadır. Fakat dönen cisimlerle ilgili çalışmaları ve ışık teorisine olan katkıları hala devam eden önemdedir. Özellikle ışıkla ilgili teorisi, erken 19. yüzyıla kadar unutulmuş olmakla birlikte, günümüzde modern bilime yapılmış en orijinal ve parlak katkılardan biri olarak kabul edilmekte ve onun adını taşıyan ilkeyle anılmaktadır.
Huygens’in son beş yılı sürekli hastalıkla ve artan yalnızlık ve melankoli duygularıyla geçti. 1695 yılında vasiyetine son şeklini verdi ve aynı yıl hayata veda etti.
Yazan: Alev Özlem ÖZDEMİR
Bir yanıt bırakın