Darwin ve Cinsel Seçilim
Doğada bulunan tüm canlıların biyolojik amaçlar olarak nitelendirdiği 2 türlü davranış biçimi vardır. Bunlar, hayatta kalma becerisi ve üremektir. Bu kavramlar ilk defa Charles Darwin’in Türlerin Kökeni adlı eserinde doğal seçilim ve cinsel seçilim kavramları içerisinde açıklanmıştır. Hayatta kalabilmek doğal seçilim mekanizmasına sahip bir olguysa, üremek de cinsel seçilim mekanizmasının içinde bulunmaktadır. Bu yazımda doğal seçilimden ziyade cinsel seçilim mekanizması üzerine eğileceğim.
Cinsel Seçilim
Cinsel seçilim, eşeyli (farklı cinsiyetlere sahip bir şekilde) üreyen türlerin içerisinde bulunan cinsiyetlerin, üremeyi gerçekleştirebilmek adına kendi cinsiyetlerinden bireylerle mücadele etmesi veya bir şekilde de karşı cinsiyeti kendisiyle üremeye ikna etmeye çabasıdır. Bunlar bilinçli olarak yapılan davranışlardan ziyade, evrimin kazandırdığı davranışlar mekanizmalar dâhilinde yapılabilmektedir. Yani cinsel seçilimde, bilişsel davranışlardan ziyade içgüdüsel davranışlar daha baskındır.
Charles Darwin, Türlerin Kökeni adlı eserinde cinsel seçilimi şu sözüyle açıklamaktadır: ”Türlerin başarısı yalnızca yaşam mücadelesi ile değil, aynı zamanda erkeklerin dişilere sahip olmak amacıyla girdikleri mücadele ile de belirlenmektedir. Bu mücadele, başarısız olanın ölümüne değil, bireyin daha az yavru üretebilmesine veya belki de hiç yavru üretememesine neden olmaktadır.” Bu tanımda eksik ifadeler yer almaktadır çünkü dişilerin de erkekler için giriştikleri amansız mücadelelerin örnekleri tespit edilmiştir. Türlerin çoğunda görülen şey, erkeklerin dişiyi elde etmek için amansız mücadeleye girişmesi ve dişilerin seçici taraf olduğudur. Bu durumun da tam sebepleri de bilinmemekle beraber, yumurtanın evriminin de seçicilik- seçilgenlik durumunun oluşmasında katkısı olduğu düşünülmektedir. Sperm hücresi sürekli üretilir ve üretimi türler arasında zor değildir ancak yumurta hücresi çok az üretilir ve üretimi oldukça zordur. Yani bu yüzden sperm hücresi daha fazla enerji harcayan ve eşeyliğe katkısı daha az olduğu için seçilen ve seçilmek için daha fazla çaba harcayan taraf olmuştur. Yumurta hücresi de sayıca daha az üretildiği ve üretimi zor olduğu için eşeyliğe katkısı daha fazladır, daha az enerji harcayan ve seçici olan taraftadır.
Darwin’in bu sözündeki eksik ifadelerden biri de dişilerin seçip, erkeklerin seçildiği türlerde bile, dişilerin erkekleri bazı özelliklere göre seçip çiftleştiği tespit edilmiştir. Peki dişilerin, erkekleri seçme mekanizması neye göre belirlenmektedir? Bir sonraki başlıkta bunu inceleyeceğiz.
Tercih Mekanizması
Hiçbir türde dişiler veya erkekler dış görünüşe bakarak tercih yapmaz. Örneğin; dişi bir memeli hayvan, erkek memeli hayvanın parlak tüyleri var diye o erkeği tercih edecek diye bir şey yoktur. Yani çiftleşme olayı rastgele olmamaktadır. Tercihlerimizi etkileyen en önemli faktör; bilinçaltımızda bulunan otomatik işleyiştir. Genlerimiz, beynimizde sürecek olan biyokimyasal aktivitenin tipini, diğer bireylerden olan farklılıklarını ve yöntemlerini belirliyor. Ve biz de bu genleri ebeveynlerimizden aldığımız için kendi yavrularımıza da bu genleri aktarıyoruz. Bu sayede de cinsel seçilim mekanizması çok daha sağlıklı bir şekilde de işleyebilmektedir. İnsanların tercihlerinde de genlerin etkisi fazlasıyla görülmektedir fakat öbür türlerden daha zeki olduğumuz için öbür türlerle kıyaslanınca genlerin etkisi tercihlerimiz üzerinde çok daha kısıtlıdır. Bununla ilgili şöyle bir örnek verebilirim: Cinsel seçilimin insanlar üzerindeki en büyük etkisi ise âşktır. İnsanların birine âşık olurken aslında bilinçaltının yaptığı seçim sayesinde âşık olur ve ona göre de cinsellikle ilgili biyokimyasal hormonlarımız salgılanmaya başlar. Ama karşımızdaki kişiyle ilgili kararlarımız sosyokültürel etmenler ve zekâmızdan gelen sorgulama yeteneği sayesinde şekillenir.
Tavus kuşu, rekabet eden süslü erkeklerin dişiler tarafından seçildiği interseksüel seçilime dair bilinen en iyi örneği sergiler. Sonuçta bu tüyler çarpıcı bir görünümdedir, ancak bu tüyler ağır ve kullanışsız olduklarından hayatta kalma açısından ciddi bir dezavantaj teşkil eder. Yani bunun kaynağı da doğal seçilimle cinsel seçilim çatışmasıdır. Biyologlar erkeklerin süslü tüylerinin katmanlarının vücut simetrilerini gösteren bir araç görevi sağladığını öne sürmüşlerdir, öyle ki dişi tavus kuşları erkeklerin sağlığını veya onun genlerinin kalitesini tüylerine bakarak keşfetmeye “çalışırlar”. Nitekim hastalıklar, yaralanmalar ve genetik bozukluklar vücut simetrisini bozabilir. Ayrıca erkeklerin simetrisindeki düşüşün, erkeklerin daha az yavru yapmasına veya daha az ebeveynlik becerilerine sahip dişilere erişimlerine neden olduğuna dair güçlü kanıtlar bulunmaktadır. Ama büyük hayvanlarda intraseksüel davranışlar daha baskındır. Örneğin, baskın erkek kızıl geyikler “harem” olarak da bilinen bir grup dişiye diğer erkeklerin erişimini onlarla dövüşerek kısıtlarlar ve bu “harem” de yer alan dişilerin doğurduğu yavruların çoğunluğu bu baskın bireyin olur.
Cinsel seçilimle ilgili yazdıklarım, cinsel seçilim mekanizması hakkındaki bilgilerin çok küçük bir kısmını içermektedir. Amaç; insanların cinsel seçilim mekanizmasının evrime olan katkısını anlayabilmesi için küçük bir ışık yakabilmektir. Umarım bir gün ülkemizdeki evrim teorisiyle alakalı ön yargılar sağlıklı bir bilinçlenme ile son bulur.
Yazan: Yasmina YEGE
Kaynak**
Kaynak: Evrim Kuramı ve Mekanizmaları / Çağrı Mert Bakırcı
Bir yanıt bırakın