Deodorantların Doğuşu ve Terin Nasıl Bir Kusur Haline Geldiğinin Tarihsel Hikayesi

Deodorantların Doğuşu ve Terin Nasıl Bir Kusur Haline Geldiğinin Tarihsel Hikayesi

Endüstri çağına kadar terlemek insanoğlunda bir kusur görünmüyordu. Kelime anlamı koku giderici olan Deodorant üreticilerinin bunu topluma kabul ettirmek için önce terin bir kusur olduğu vurgulanmalıdır. Bunun için reklamlarda önce erkeklere ve özellikle kısmen şüpheli yöntemlerle de daha sonra kadınlara yüklenmiştir..

Zaten insanlığın başlangıcından bu yana, kendisini düzenli aralıklarla yıkaması gerekiyor. Sadece sağlık uğruna değil, aynı zamanda birlikte yaşamak da bunu gerektiriyor. İşte bu nedenle deodorant ve sabun firmaları kendi yararlarına olacak şekilde, hijyen algısını önemli ölçüde geliştirildi. Günümüzde, deodorantlar kapsamlı kişisel bakım için olmazsa olmazlardandır. Fakat bu algının normalleşmesi tarihi, aynı zamanda uzun bir yolunda hikayesidir.

Deodorantların Doğuşu ve Terin Nasıl Bir Kusur Haline Geldiğinin Tarihsel Hikayesi

Bronz Çağı’nda insanlar kendilerini çoğunlukla ot ve su ile temizlerken, Romalılar, temizliğini zeytinyağından sert sabunlar ile yaptılar. Ancak bu sert sabunlar, uzun süre lüks bir ürün olarak üst sınıfın ayrıcalığı olarak piyasadaydı. Halkın karşılayabileceği ilk sabun ürünleri ancak sanayi devriminin ardından ortaya çıktı. 

Ancak burada dikkat edilmesi gereken şey ise : Halka sunulan sabunların birçoğunun genellikle kurşun ve arsenik içeriyor olmasaydı. Bu da kullanan halk için, genellikle sağlıksız görünen soluk bir ten rengine sahip olmak demekti.

İlk Seri Sabun Üretimi

Bugünde var olan en eski sabun markasının üretimi 1898’de başladı. ABD’de piyasaya çıkan bu sabun hala satışta ve ismi “Palmolive” dir.. Adından da anlaşılacağı gibi, palmiye ve zeytinyağından oluşuyor. 

Asıl rekabet, 1900’lerde çeşitli sabun üreticileri arasında başlıyor.. Herkes ürünlerini sadece erkeklere veya sadece kadınlara değil, herkese satmak istedikleri halde; rekabette öne çıkma fırsatları hiçte bekledikleri gibi değildi. En iyi reklamı veren.Palmolive “Kahramanlar için sabun” başlıklı afişleri ile reklama ağırlık vermesi 1918 yılında başlıyor.

Deodorantların Doğuşu ve Terin Nasıl Bir Kusur Haline Geldiğinin Tarihsel Hikayesi

Kahramanlar için sabun, Yunanlıların ve Romalıların kahramanları bile kendilerini palmiye ve zeytinyağı ile yıkadılar. Modern insan hiçbir şekilde bundan daha aşağı olmamalıdır, sloganı afişlerde vurgulanıyor iken bile, talep istenilen ölçünün çok aşağısında kalıyordu.

Biri çıkıp, sadece kirle değil, aynı zamanda bakterilerle de savaşma fikrini ortaya çıkarana kadar bu böyle devam etti. Bakterilerle de savaşma fikri ise Deodorantın doğuşuna sebep oldu..

Deodorant Dünyayı Nasıl Fethetti?

“Ter kokusu aşkı bitirir.”…. 

Bu söz, 1958`de tarihin ilk deodorant reklamının sloganıdır.Bu deodorantın terdeki bakterilerden kaynaklanan kötü kokulara karşı yardımcı olduğu vurgulandı. Bakterilerle savaşmayan ama ter önleyici bir şeyler içeren bir üründü. Terlemeyi önlüyordu.

Deodorantların Doğuşu ve Terin Nasıl Bir Kusur Haline Geldiğinin Tarihsel Hikayesi

Afişteki bu sloganla  sadece kadınlara yönelik krem şeklinde sürülen “Anne” isimli deodorantın yukarıdaki görselde gördüğünüz gibi kadınların, erkekler tarafından ter kokularından dolayı tercih edilmeyeceklerini düşünmelerini sağlayıp, ,kaygı ve tedirginlik yaratmak ve böylelikle satış patlaması sağlamak için tasarlanmıştı. 

İstedikleri satış patlaması gerçekleşmedi, insanlar deodorantlara çok az ilgi gösterdi. Kimse çok terlediğini kabul etmiyor ya da çok terleyenler eski usül olan koltuk altlarına bez parçası yapıştırıp, teri önleme yolunu seçiyordu. Bu tedbirler tamamen yeterli görülüyordu.

Deodorant üreticileri ve reklam ajansları buna karşı bir taktik geliştirme için kafa yorarken, çözüm, Amerikalı lise öğrencisi Edna Murphey’nin bir basit buluşuyla geldi. Babası bir cerrahtı. Babasının ameliyat sırasında elinin terlemesini önlemek, ameliyat aletlerini daha iyi kavrayabilmesini sağlamak için bir sıvı geliştirdi. Kapı kapı dolaşıp ürününü pazarlamaya çalışsa da başarılı olamadı.  

1912’de Atlantic City’de düzenlenen bir ürün fuarına katıldı ve nihayet ilk alıcılarıni buldu. Bu alıcılar deodorant üreticileri idi. Murphey`nin ürettiği sıvı bakterileri öldürmesinin yanı sıra sağlığa da zararlı bir sıvıydı. Deodorant üreticileri bu zararı gidermek için laboratuvar çalışması yapmak yerine paralarını, pazarlamayı güçlendirmeye harcadı. Belkide ürünün bazı olumsuz özellikleri göz önüne alındığında, bu oldukça gerekliydi, ancak halkı, ürüne talep konusunda ikna etmek zordu. Reklamlarda “Odorono”, deodorant olarak adlandırdıkları bu deodorant, ter üretimini üç güne kadar durdurabilir denildi. Ancak ana bileşeninin – alüminyum klorürün – asitle bağlanmış olduğu reklamlarda hiç vurgulanmadı. Kullanıcıların giysileri soldu ve cildi tahriş oldu. Daha da kötüsü, “Odorono” kırmızı renkteydi. Deodorant kıyafet üzerinde leke bıraktı. Satışlar düştü. 

İnsanların, terin sorun olup olmadığı konusundaki bu son kararsızlık döneminde Murphey çok önemli bir karar vererek, reklam ajansı J. Walter Thompson Company’yi kiraladı ve eski Dini Kitap satıcısı James Young’la anlaştı.İlk reklam kampanyasında insan aklına hitap etti. Bir doktoru ayarladı ve reklam filminde oynattı. Doktor “Odorono” geliştirildiğinden, ter bezlerinin deodorant tarafından bloke edilmesi tıbbi olarak zararsızdır, diye demeçler verdi. Doktorun bu konuşmasından sonra satış rakamları çok arttı ve dünya çapında »Odorono« satıldı.

Ama başarı uzun sürmedi. Takip eden yıllarda satışlar yine düştü. Young nedenini bilmiyordu ve şok edici bir gerçeği ortaya çıkaran birkaç pazar araştırması yaptı: Katılımcıların üçte ikisinden fazlası »Odorono« gibi bir ürüne ihtiyaç duymadıklarını düşündüğünü söylüyordu.

Bu, Young’a yeni reklam kampanyaları için yeterli malzemeyi sağladı.Reklamlarda korku ve endişe daha çok yansıtılmalıydı. Artık ter lekelerinin ve ter kokusunun bir sosyal sorun ve utanç verici bir durum olduğunu vurguladı. Bu nedenle, hoş olmayan bir koku almamak ve terlememek için insanın mümkün olan her şeyi yapması gerektiği söylenerek, terleme bir kusur haline getirildi. Normalde insan teri kokmaz. Nemli ortamda bakteriler ile birleşince koku yapar ve bu da sadece yıkanma ve klasik bir sabun kullanımı ile önlenirken, böylelikle deodorantlar, temizliğin vazgeçilmezi olduğu algısı oluşturulmaya çalışıldı. Başarılı olan bu kampanya sayesinde toplumda, artık ter yavaş yavaş bir sorun haline gelmeye başladı.

Reklamlar daha bir saldırgan olmaya başlamıştı. Özellikle reklamlarda oynatılan kadınlar ter kokusunun bir sorun olduğunu öne sürüyor, kimsenin hakkınızda açıkça konuşmadığı halde rencide edici sözlerin arkanızdan fısıldandığını dile getiriyorlardı. Bu yaratılan algı, böylelikle çoğu insanın asla böyle düşünmeyeceği bir şeyi, kusurlu hale getirdi. 

Bu saldırılar hemen karşılık bulup, deodorant firmalarına çok para kazandırmadı. Bilakis, reklamların göründüğü “Bayanlar Ana Sayfa Dergisi” okurları aboneliklerini iptal ettiler. Hatta James Young ayrıca kaleme aldığı anılarında, reklam ajansı çalışanlarının, onu kampanyasıyla tüm Amerikalı kadınlara hakaret etmekle suçladığını yazdı. 

Zamanla bu algı operasyonu çok başarılı oldu. Bir duş ve bir sabunla tertemiz olabilen insan, deodorant ve parfüm sektörüne yılda 73 milyar dolar gibi müthiş bir miktar ödeme ile kapitalizme maalesef burada da yenildi.

Anlatım, tarihçi Richard Hemmer ve Daniel Meßner`a aittir.

Düzenleyen ve Çeviren: İ.Kaya

Kaynak*

YouTube Kanalımız

Tükenmez Kalem (Altın Yazar) hakkında 286 makale
Bilim sever, bilim yazarı.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*