Descartes’in Kötü Cini

Descartes’in Kötü Cini

Modern felsefenin babası olarak görülen Descartes, felsefeden uzak olan matematik dalıyla daha yakından ilgileniyordu. Matematiğin önemli bir unsuru olan Kartezyen koordinat sistemini keşfetti. Kartezyen koordinatı neden günlük hayatımda da uygulayamıyorum diye düşünerek gerçek bilgiye ulaşmak için Kartezyen şüphecilik yöntemini geliştirdi.

Descartes’in Kötü Cini

Gerçek Nedir?

Bir anda alarmınız çalıyor, kapatıp yataktan kalkıyorsunuz, kahvaltınızı yapıyorsunuz. Fakat o da ne beklenmedik bir şey oluyor. Alarmınız tekrar çalıyor. Aslında daha demin gördükleriniz ve yaşadıklarınız sadece bir rüyaymış…

Hepimiz bu tür rüyalar görmüşüzdür. Özellikle de, çok yorgun uyuduğunuz geceleri, yataktan kalkmak istemediğimiz zamanlar. Descartes de böyle bir rüya gördüğü bir gün, bu olay hakkında düşünmeye başlamış. Bu olayı çözebilmek için önce kendisine bir referans noktası belirlemekle işe başlamış. Bilindiği gibi referans noktası bir maddenin hareketini tanımlamak için kullanılan veya maddenin konumunu belirlemek için seçilen noktaya denir.

Descartes, kesinlik arayışını ilk olarak duyular yoluyla elde etmeyi düşünmüş. Her şeye şüphe ile bakmaya çalıştığında elinin altındaki masanın bile varlığını kesin bir şekilde kanıtlayamayacağını fark etmiş. Masa hakkındaki tüm bilgileri, duyu organları ve zihniyle edindiğini, bu bakımdan kendi donanımının izin verdiğinden daha fazla bilgiye ulaşamayacağına karar vermiş. Bununla beraber duyu organlarının ve hatta zihninin bile yanılabileceğini, dolayısıyla masanın varlığını kesin bir şekilde kanıtlamasının mümkün olmayacağının sonucuna varmış.

Resimde görüldüğü gibi suya batırılmış bir kalem düşünelim. Belli bir açıdan bardağa bakıldığında kalem bükülmüş olarak görülüyor. Ama aslında kalem kırılmış durumda değildir. Bu durumda görme duyumuz bizi aldatıyor. Descartes’e göre duyularımıza güvenmememizin nedeni de işte budur. Farklı durumlarda farklı olaylar ortaya çıkıyor. Descartes bu sebeple duyularımıza edineceğimiz bilgilerden emin olamayıcağımızdan dolayı bilgiye ulaşmak için başka bir yol aramaya karar vermiş.

Descartes şüpheciliğin sınırını zorlayarak bir düşünce deneyi tasarlamış. İnanılmaz derecede zeki ve güçlü, aynı zamanda kötü niyetli bir cin hayal etmiş.

Varsayalım ki bu cin bize şu anda internetin başında bu yazıyı okuduğumuz yanılmasını yaşatıyor olsun. Gerçektede biz dışarıda arkadaşlarımızla eğleniyor ya da uyuyor olabiliriz. Bunu bilmenin bir yolu yoktur. Böyle bir cin var olsa ve bizi kandırıyor olsa bile, o cinin asıl kandırdığı bir şey olmalıydı. Bu yüzden bir düşünceye sahip olduğumuz sürece biz var olmak zorundayız, zira var olmayan bir şey düşünemez. Düşünce ve duyuma sahip olduğumuz sürece var olduğumuzdan şüphe etmemiz imkansızdır.

Descartes bu düşünce deneyinden sonra şu yorumu çıkarır:

“Kesin olan bir şey var. Bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek. Şüphe etmek düşünmektir. Düşünmekse var olmaktır. Öyleyse var olduğum şüphesizdir. Düşünüyorum, öyleyse varım. İlk bilgim bu sağlam bilgidir. Şimdi bütün öteki bilgileri bu bilgiden çıkarabilirim.”

Descartes’in bu yorumundan yola çıkarak “düşünüyorum, öyleyse varım” özlü sözüne dillere pelesenk olmuştur.

Yazar: Makbule Bolat

Kaynak: Gazi Üniversitesi / Fizik Bölümü / Felsefe Ders Notları

Kaynak*

YouTube Kanalımız

Çılgın Fizikçiler (SEO Manager) hakkında 663 makale
Çılgın Fizikçiler ve Bilim İnsanları ekibi ve dışarıdan destek veren gönüllülerin yazıları.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*