
Dindarlık Beyine Bakarak Anlaşılır mı?
Bir İnsanın Beynine Bakılarak Dindar Olup Olmadığı Anlaşılır mı?
Bir insan dindar biçimde yetiştirildiğinde, daha sonraları dindarlıktan uzaklaşsa bile alacağı kararları mantığı ile değil kalbi ile alabilir. Peki bu durum neden kaynaklanıyor. Bunun nedeni inancın beynimimizde olduğu ve daha sonralarında da kırıntılarının miras kalmasıdır.

Bir kişinin beynine bakarak onun dindar olup olmadığı anlaşılabilir. Beynimizde dindar olunduğu zaman aktif olan bir bölüm bulunmaktadır. Temporal lob adı verilen bu bölüm elektrik ile uyarıldığı zaman, artık Tanrıya inanmayı bırakan kişilerde dahi yeniden inanma meyilli başlıyor. Önceden Hıristiyan olanlar İsa’yı ya da Tanrıyı, önceden müslüman olanlar Muhammedi ya da Allah’ı görüyor. Tabi Budist yetişenler de aynı şekilde Buda’yı görüyorlar. Amerikalı bilim insanı Dean Hamer, inanma ‘yeteneğini’ belirleyen bir gen keşfetti. Bu gen, beynimizin düzgün çalışması için ihtiyaç duyduğu bir proteini kontrol eder. Bilim insanları bunun gibi bir kaç genin daha olduğunu tahmin ediyorlar. Bilim dini gereksiz görse de, hala DNA’mızda “din aktif” olarak kodlanmış bazı genlerin olduğu düşünülüyor. Bu gibi genler ve oluşturduğu ön yargılar bizlerin doğru bilgileri kabul etmesine de bir direnç oluyor.
Bunların başında yaratışçıların, Tanrı’nın dünyayı yarattığına inanan insanların yazılarında görülüyor. Dikkat çekici olan ise, bu insanların makalelerinde yalan söylememesiydi. Neredeyse yazılan her şey doğru olmasına karşın sorun bilginin tamamının vermiyor olmasıdır. Bilgileri eksik vererek sonucu kendi istediği sonucu doğrulayan bir sonuç oluşturuyor. İşte yalana dönüşme de tam bu gerçekleşiyor.
Bilim İnsanları Verileri Saklıyor mu?
İşin ilginç yanı da yaratışçılar genellikle bilimi insanlarının gerçekleri çarptırmakla suçlarlar. Özellikle konu Tanrı olduğunda bunun bilinçli olarak gizlendiği iddia edilir. Fakat tam tersi Dünya’nın Güneş etrafında dolandığını ispatlandığı gibi Tanrı’nın da varlığı ispatlansa, bu kişi Nobel Ödülü’nün yanı sıra sonsuz şöhreti de kazanır. Fakat böyle bir ispat asla bulunamadı ve muhtemelen de asla bulunamayacak.
Yazan: Selim ÖZTEMEL
Yaşamın Gizemi – Jan Paul Schutten
Bir yanıt bırakın