Divanı Hümayun Nedir?
Divanı hümayun ün en etkili olduğu dönem 15. yüzyıl ile 17. yüzyıl ın yarısıdır. Bu demek değildir ki divanı hümayun yok oldu. Sembolik olarak da olsa varlığına devam etti. Sembolik hale gelmesinin sebebi. Yenilikçi Padişah II.Mahmud un teşkilat reformu ile kabine sistemine geçmiş olmasıdır. Divan başlangıçta bir devlet dairesi idi. İran devlet geleneği etkisi ile kurul halini almıştır.
Bir çok divan vardır bunlar:
1) Ayak Divanı: Yüksek devlet adamlarının olağanüstü durumlar için yapılan toplantı
2) Galebe Divanı: Yabancı elçilerin ülkeye alınması ve kapıkulu ocaklarına ulufe dağıtılması nedeniyle oluşturulan gösterişli divan
NOT: Osmanlı İmparatorluğu’nda, kapıkulu askerlerine, saraydaki ve devlet örgütlerindeki kimi görevlilere üç ayda bir verilen ücret.
3) Sefer Divanı: Vezir-i azam sefere çıkarken toplanan divan
4) At Divanı: Sefer sırasında at üzerinde yapılan toplantı
5) Ulufe Divanı: Ulufelerin dağıtımı sırasına bir tören düzenlenirdi. Bu törene de Ulufe Divanı adı verilirdi.
6) İkindi Divanı: Gelişmiş haliyle ikindi divanı, Osmanlı devlet teşkilâtında sadrazamın başkanlık ettiği dört ayrı divandan biridir.
Divanı Hümayun Nedir?
Divan, Osmanlı Devletin de padişah sarayında toplanan ve ülkenin önemli işlerinin görüşüldüğü kurumdur. Divanı Hümayun İstanbul’un Fethine kadar çok önemli değildi.
Kuruluşu Orhan Gazi dönemidir. O dönemlerde devlet işleri devletin kararları vb. şeyler padişah yada sadrazam tarafından doğrudan verilirdi. Özellikle İstanbul un fethinden sonra devlet işlerinin çoğalması bu divanın aktif olarak kullanılmasını sağlamıştır.
Osmanlı teşkilatının üç büyük temel unsurlarından biri de Divan-ı Hümayun ve kalemleridir.
Diğer unsurlar ise
1) Bab-ı Asafi: 18. yüzyılın sonlarından itibaren Paşa Kapısı ve Sadaret Dairesi, nezaretlerin kurulmasından sonra da Osmanlı Hükümeti manasında kullanılan bit tabir.
2) Bab-ı Defteri: Osmanlılar da maliye teşkilatının başı.
Toplantı gündemini reîsülküttâb hazırlar, ilk önce siyasî ve idarî konular görüşülürdü. Dîvân, hangi dil ve millete mensup olursa olsun, her sınıf halka, kadın erkek herkese açıktı. Devletin idari, siyasi ve örfî işleri doğrudan doğruya; diğerleri, bir müracaat, bir itiraz veya bir lüzum üzerine tetkik edilirdi. Dîvân-ı Hümâyun XVI. yüzyılda haftada bazen dört, bazen beş gün toplanırdı. Haksızlığa uğramış amirlerinden ve yöneticilerinden şikayetçi olan herkes Divanı Hümayun e bizzat başvururlardı. Divanda bitmeyen bazı konular ise vezirazamın Divanında konuşulurdu.
Divan padişahın konumuna göre yapılırdı yani padişah nerde ise divan orada yapılırdı.
Fatih dönemine kadar divanlar bizzat padişah ile yapılıyordu. Fatih döneminden sonra divanlara veziriazamlar başkanlık yapmıştır.
Divanın yapılmadığı günler. veziriazam ile diğer vezirler, kazasker ve defterdarlar. Arz Odasında gelerek padişaha hesap verirlerdi. Divan heyetine vezir rütbesi olmayan katılamazdı. Vezirlik vasfı olmayan yeni çeri ağası ise divan toplanmadan önce Arz Odasına girip söyleyeceğini söylerdi.
Divan toplantılarının yapılış günleri III.Ahmed döneminde ikiye hatta bire indiği görülmektedir. Bundan sonraki devirlerde Divanalar terk edilmiştir. Bu olaydan sonra Divanlar sadece Kapıkulu Ocaklarına maaş verme ve elçi kabul etme yeri olmuştur.
Dîvân-ı hümâyûnun Topkapı Sarayı’nda Kubbealtı denilen binasını, Kanuni Sultan Süleyman zamanında veziriâzam Damat İbrahim Paşa yaptırmıştır. Bundan evvel, sonradan Eski Dîvânhâne denilen başka bir dîvân toplantısı yeri bulunmaktaydı. Dîvân-ı Hümâyûn binası, ikinci yer veya alay meydanı denilen orta kapı ile Bâbüssaâde arasındaki sahada sol kısımdadır. Kubbealtı veya Dîvân-ı hümâyûn binası, esas itibarıyla, üç kubbe altındadır. Bu üç kubbeden birisi, dîvân üyelerinin toplandığı müzakere salonudur. Burada, üyelerin oturacağı yerler bellidir. Bu salonda veziriâzam ile diğer vezirlerin oturdukları yerin üstünde, padişahların dîvân toplantılarını gizlice dinledikleri “Kasr-ı Adl” denilen kafes pencereli yer bulunmaktadır. Divan 18. yüzyıl dan sonra önemini kaybetmesine rağmen devletin sonuna kadar korunmuştur.
Divanı Hümayun Üyeleri Nelerdir?
Kubbe Altı Vezirleri: Veziri azamdan sonra gelen veriler biraz fazla idi sayıları 7 ye kadar çıkabiliyordu. Divanlarda herhangi bir olayda kubbe altı vezirlerinin fikirlerinden yararlanılırdı.
Ahmet Mumcu (Divan-ı Hümayun), bu vezirliğin iki nedenle kurulmuş olabileceğini belirtmektedir. İlk olarak, 15. yüzyıldan başlayarak, devlet bürokrasisinin gelişmesi merkezde deneyler geçirmiş, memleketin her yanını tanıyan devlet adamlarının bulundurulmasını gerekli kılmıştır. Bu vezirlerin, Divan-ı Hümayun da görüşlerinden yararlanılmakta ve bunlar, vezir-i azam tarafından kendilerine verilen bazı görevleri yapmaktadırlar. Bu kişiler, devletin en üst makamını geçmeleri muhtemel kişiler olup, taşra deneyimlerinin yanında merkez örgütünün de çalışma biçimini iyice öğrenmeleri sağlanır.
Çavuş Başılık: Çavuşbaşı Divanı Hümayun çavuşlarının amiridir. Görevi ise padişahın huzuruna gidecek elçilere eşlik etmektir.
Sadaret Kethüdalığı: Umûr-ı Mülkiye Nezareti ve Dahiliye Nezareti olmuştur. Şuanki içişleri bakanlığı gibidir.
Yeniçeri Ağalığı: 1826 yılında Seraskerlik, 1908 yılında Harbiye Nezareti olmuştur. Osmanlı Devleti’nin askeri işlerinden sorumludur. Bugünkü genelkurmay başkanı hükmündedir.
Kaptan-ı Deryâlık: Kaptan-ı derya, Donanma-yı Hümayun’un ve Tersane-i Amire’nin en büyük amiriydi. Denizcilikle bütün atamaları yapma, hüküm yazma ve tuğra çekme yetkisi vardı. Donanmanın manevrası, kıyı ve açık deniz karakol hizmetlerini, Tersane-i Amire çalışmalarını planlamak kaptan-ı deryanın asıl görevleriydi.
Defterdarlar: Defterdar padişahın malının vekilidir. Defterdarlık teşkilatına Bab-ı Defteri denir. Toprakların genişlemesinden dolayı Halep de bir defterdarlık kuruldu. 16 yüzyıl da Şıkk-ı Sami adıyla bir defterdarlık kurulmuştur. Toplamda 3 tane defterdar olmuştur. Günümüz maliye bakanı diyebiliriz.
Divanı Hümayunün Kalemleri?
Ahmedi Kalemi: Diğer ülkelere gönderilecek elçiler mektuplar vb. olayları saklayan kalemdir. Reis-ül Küttab`ın hususi kalemidir.
Beylikçi: Divan sicillerinin tutulmasıyla vazifelidir. Reis-ül Küttab`ın emri altında çalışırdı.
Vak`anüvislik Kalemi: 18. yüzyıl da ortaya çıkmıştır. Bu kalem devlet işlerine ait verilen vesikaları tetkik ve kaydederdi.
Tahvil Kalemi: Nişan kalemi ve kese kalemi olarak da bilinmektedir. Vezir, beylerbeyi, vilayet kadılarının beratları, zeamet ve tımarların kayıtları hep burada tutulurdu.
Rüus Kalemi: Tahvil kaleminin görev alanı dışında kalan bütün görevlilerin işlemleri bu kalem tarafından düzenlenirdi. Genellikle küçük beratların tutulduğu kalemdir.
Teşrifatçılık Kalemi: Gerek sarayda ve Dîvân-ı hümâyûn da, gerekse sadrazam konağında yapılan merasimlerde, elindeki defter gereğince protokolü tatbik ederdi. Günümüzde protokol olarak kullanılmaktadır.
Mühimme Odası Kalemi: Bu kalem çalışmaları için Muhimme kalemi kurulmuştur. Dîvân-ı Hümâyûn kalemlerinin şeflerine Hâcegân ve bir kalemin en kıdemli memuruna Halîfe denirdi. Umarım okurken keyif almışsınızdır.
Yazan: Mustafa Yiğit YILMAZ
Kaynak**
Kaynak***
Bir yanıt bırakın