
Dünyadaki Yaşam Nasıl Sona Erecek?
Asteroit çarpmaları, süpernova patlamaları, güneş fırtınası, kozmik çarpışmalar ve diğer felaketler insanlığı ortadan kaldırabilir.Hangi olay olursa olsun; 1 milyar yıl sonra gerçekleşecek bir felaket muhtemelen gezegeni oksijensiz bırakacak ve yaşamı silecek.
Hayat esnektir. Yeryüzünde ilk canlılar 4,5 milyar yıl önce oluştu. Dünya’nın tarihi boyunca, her türden felaketler görüldü. Süpernova patlamaları ve asteroit çarpmalarından devasa volkanik patlamalara ve ani iklim değişimlerine kadar birbirinden farklı kıyamet günleri sayısız yaşam formunu öldürdü. Ve zaman zaman, bu kitlesel yok oluşlar, Dünya’daki çoğu türü bile yok etti. Yine de, hayat her zaman geri döndü. Bazı türler yok olurken; yeni türler ortaya çıkıyor. Döngü sürekli tekrarlanır. Peki, hayatı tamamen yok etmek için ne gerekir? Görünen o ki, hayat şaşırtıcı derecede kırılgan olsa da, bütün bir gezegeni sterilize etmek kolay değil. Bununla birlikte, Dünya’daki tüm yaşamı kalıcı olarak yok edebilecek birkaç olası kıyamet olayı bulunmaktadır ve ne olacağı tam bilinmese bile bu olay muhtemelen kaçınılmazdır.
Yazının devamında dünyanın sonunu getirecek olayların bazılarına daha derinden inceleyeceğiz.
Asteroit Çarpması
Bilim insanları, 66 milyon yıl önce yaşanan ve dinozorların yanı sıra yeryüzündeki canlıların yüzde 75’inin yok olmasına neden olan dev göktaşı yeryüzüne çarptı. Dinozorlar için oyun bitti. Atalarımız henüz evrimleşmemiş olsa da, etki belki de insanlık tarihindeki en önemli olaydı. Bu asteroit çarpması olmasaydı, dinozorlar Dünya’yı yönetmeye devam edebilirdi ve biz memelileri hala gölgelerde sinmiş halde bırakabilirdi.

Gelecekteki bir asteroit, dünyadaki her insanı kolayca ortadan kaldırabilir. Neyse ki, bunun yakın zamanda gerçekleşmesi pek mümkün değil. NASA’ya göre, kozmik etkilerin jeolojik kayıtlarına dayanarak, Dünya kabaca her 100 milyon yılda bir büyük bir asteroit tarafından çarpılır. Ama gezegenimize Dünya’daki tüm yaşamı yok edecek kadar büyük bir asteroid çarpması ihtimali nedir? Dünyadaki hayatı bitirmek, kelimenin tam anlamıyla okyanusları kaynatacak bir etki gerektirecektir. Ve sadece güneş sisteminin en büyüğü olan Pallas ve Vesta gibi asteroitler bunu yapacak kadar büyüktür.
Güneş Fırtınası
Jeomanyetik fırtına ya da bilenen ismiyle Güneş fırtınası, Dünya’nın manyetik alanıyla etkileşime giren bir güneş rüzgarı şok dalgası ve veya manyetik alan bulutunun neden olduğu, Dünya’nın manyetosferinin geçici olarak bozulması olayıdır. Güneş fırtınaları haberleşme ve GPS uydularının çalışmalarını, kutuplara yakın bölgelere sefer yapan uçaklarla telsiz bağlantılarını olumsuz etkiliyor. Uzmanlar, şiddetli bir fırtınanın Dünya’daki elektrik ve iletişim ağlarını bile çökertebileceğini kaydediyor.

Güneş yüzeyindeki koyu renkli “güneş lekeleri”nde, Güneş’in manyetik alanında oluşan bir nevi kısa devre sonucu ışın ve plazma patlamaları meydana gelir. Bu patlamalar sonucu röntgen veya ultraviyole gibi ışınlar yayılmaktadır. Uzmanlar, büyük bir patlamanın ise milyarlarca ton maddeyi uzayın milyonlarca kilometre derinliğine saçabileceğini belirtiyor
1859’da güneşten büyük bir manyetik parçacık kütlesi patladı ve dünyaya çarptı, telgrafları kırdı ve gökyüzünde muhteşem bir gösteri yaptı. 1 Eylül 1859 sabahı İngiltere’nin güneyinde güzel ve güneşliydi. Bu, özellikle güneşi gözlemlemeye düşkün olan amatör astronom Richard Carrington gözlem yaptı. Carrington, güneşten “iki parça yoğun şekilde parlak ve beyaz ışık patladı ve görünmez parçacıkları dünyaya doğru fırlattı.” diye yazdı. “Carrington Olayı”, şimdiye kadar tanık olunan en büyük güneş fırtınasıydı.
Süper Volkanlar
Modern uygarlığımıza yönelik en amansız tehdit, yerlidir ve büyük kozmik etkilerden çok daha sık yaşanır. Her 100.000 yılda bir, Dünya’nın bir yerinde, çapı 50 kilometreye varan bir kaldera çöker ve birikmiş magma yığınlarını şiddetli bir şekilde dışarı atar.
Ortaya çıkan süper volkan hem durdurulamaz hem de vahşice yıkıcıdır. Böyle bir canavar, 74.000 yıl önce Endonezya’daki Toba Dağı’nın devasa patlaması, Dünya’daki çoğu hayatı yok etti ve DNA’mızda hala belirgin olan bir genetik darboğaza neden olmuş olabileceği konuşulmaya başlandı.
Oksijensizleşme İle Ölüm
Dünyayı değiştiren bir felakete daha olası bir bakış için uzak geçmişe bakmamız gerekiyor.
Yaklaşık 2,5 milyar yıl önce, Büyük Oksidasyon Olayı adı verilen bir dönem, canlılara ve bizlere nefes alabileceğimiz atmosferi verdi. Bazen mavi-yeşil algler olarak adlandırılan bir siyanobakterin patlaması, atmosferimizi oksijenle doldurarak, çok hücreli yaşam formlarının tutunabileceği ve insanlar gibi canlıların nihayetinde nefes alabileceği bir dünya yarattı.
Bunun tam tersi olay da 450 milyon yıl önce Geç Ordovisyen kitlesel yok oluşu olarak adlandırılan bir olay oldu. Gezegen, birkaç milyon yıl süren oksijen seviyelerinde ani bir düşüş gördü. Böyle aşırı bir olaya ne sebep olmuş olabilir? Ordovisyen döneminde, kıtalar Gondwana adı verilen karmakarışık bir kütleydi. Dünyadaki yaşamın çoğu hala okyanuslarda yaşıyordu, ancak bitkiler karada ortaya çıkmaya başlıyordu. Ardından, Ordovisiyen’in sonlarına doğru, büyük bir iklim değişikliği süper kıtayı buzullarla kapladı. Tek başına bu küresel soğuma, türleri öldürmeye başlamak için yeterliydi.
Ama sonra oksijen seviyeleri düşerken yok oluşun ikinci darbesi hızlandı. Bilim adamları, dünyanın dört bir yanından toplanan deniz tabanı örneklerinde bu kaymanın kanıtlarını görüyorlar. Bazı araştırmacılar, buzulların, benzersiz sıcaklıklara ve oksijen gibi belirli element konsantrasyonlarına sahip olan okyanusların katmanlarını temelden değiştirmekten sorumlu olduğunu düşünüyor. Yine de, oksijen düşüşünün kesin nedeni hala tartışmaya açık. Sebep ne olursa olsun, bazı tahminlere göre, Geç Ordovisyen kitlesel yok oluşu sırasında Dünya’daki yaşamın yüzde 80’inden fazlasının öldüğüdür.
Yani, daha önce olmuş olabilir, ancak bir oksijensizleşme olayı tekrar olabilir mi? Günümüzle ürkütücü bir karşılaştırmada, son “Nature Communications” çalışmasına katılan araştırmacılar , iklim değişikliğinin zaten okyanuslarımızdaki oksijen seviyelerini düşürdüğünü ve potansiyel olarak deniz türlerini öldürdüğünü söylüyor.
Evimiz, dünyamız ve yaşam nasıl yok olacak emin değiliz ama bir gün elbet olacağını biliyoruz. Yok olma nedenlerinin bazılarının etkisini durdurabilir ya da azaltabiliriz ama bazıları için elimizden bir şey gelmez.
Dünyamızın ve yaşamın değerini bilin ve bilimle yaşayın!
Yazan: Bilge KAPLAN
Kaynak**
Kaynak***
Bir yanıt bırakın