Duygular Neye Yarar?

Duygular Neye Yarar?

Duygular güçlü toplumsal sinyallerdir. “Duygu” (emosyon) ve “motivasyon” (güdülenme), Latince “hareket etmek” anlamındaki aynı kökten gelir. Duygular bize, çevreye yanıt verebilmemizi sağlayan hızlı ve güçlü fiziksel mesajlar gönderir. İsteyerek ya da istemeden iletişim içinde olmamızı sağlar.

Evrim bize, hepsi de belirli hayatta kalma sorunlarını çözmek için tasarlanmış bir dizi yüksek dereceli uyum programı bırakmıştır. Hepimizde, geçmişteki bir çok karşılaşmanın sonucu olan, gelişkin makro ve mikro duygusal programlar vardır. Kime güveneceğimizi, cinsel sadakatsizliği nasıl ortaya çıkaracağımızı, başarısızlık ve statü kaybıyla nasıl baş edeceğimizi, ölüm karşısında nasıl davranacağımızı çok önceden öğrenmiş bulunuyoruz. Birçok duygunun otomatik, istemsiz ifadesi, sosyal türümüzün başarılı bir sosyal yaşam sürdürebilmesinin kilit özelliğidir. Toplumsal etkileşimi kolaylaştıracak zengin ve çözülebilir bir duygusal sinyal repertuarımız vardır. Duygular, soruna yönelik birçok sistemi hep birlikte canlandırıp harekete geçirir.

Pek çok insan karanlıkta takip edilmekten, pusuya düşürülmekten ya da saldırıya uğramaktan korkar. Bu korku bir koşullar ya da rutinler dizisini harekete geçirir. İlk olarak, belli görsel ya da işitsel işaretlere karşı dikkat kesilirsiniz; ikinci olarak, öncelikleriniz ve hedefleriniz değişir. Açlık, acı ve susuzluk, güvenlik uğruna geri plana itilir. Üçüncü olarak, bilgi toplama sistemleriniz belli konulara odaklanır. Dördüncü olarak, kolay ve zordan tehlikeli ve güvenliye bazı basit kavramlar ortaya çıkar ya da değişim gösterir. Beşinci olarak, bu duruma benzeyen geçmiş olayların anıları tetiklenir. Altıncı olarak, pek alışılmadık şekillerde, örneğin bağırarak ya da haykırarak haberleşme çabaları gösterirsiniz ya da tam tersine, korkudan kıpırdayamaz hale gelip ses bile çıkaramazsınız. Yedinci olarak, neler olduğunu ve bir sonraki adımda neler olabileceğini anlamaya çalıştığınızı gösterir şekilde bir çıkarsama yapma ve hipotez sınama sistemi harekete geçer. Sekizinci olarak, öğrenme sistemleri ve ardından, dokuzuncu olarak da, psikolojik sistemler devreye girer. Her şey, belki de ardından bir dizi davranışsal karar alma kuralını uygulamaya koyacak “savaş ya da sıvış” yanıtı içindir.

Tartışmalar sürmekteyse de, çoğu araştırmacı birbirinden ayrılabilen altı temel duygu bulunduğu konusunda hemfikirdir.

-mutluluk

-üzüntü

-sürpriz

-öfke

-iğrenme

-korku

Sözsüz duygusal ifadeler üzerine ilk bilimsel incelemeyi kaleme alan Charles Darwin, temel duygusal hallere karşılık gelen farklı yüz ifadelerini ayırt edebileceğimizi öne sürer. Bunlar, evrimsel geçmişimizin parçası olan ve öğrenilmemiş, aleni duygulardır. Körler, görenlerle hemen hemen aynı yüz ifadelerini sergiler. Yüzde son derece ifadeli, farklı bölgeler vardır, tümü de duygulara dair sinyaller gönderebilir. Gözler kocaman açılıp kısılabilir, gözbebekleri genişleyebilir ya da değişmeden kalır, kaşlar kalkabilir ya da çatılabilir. Kişi aşırı göz kırpabilir ya da gözlerini dikip bakar. Ağzı açık kalır ya da sımsıkı kapanır, yukarı doğru kıvrılır ya da aşağı doğru sarkar; dişler ve dil görünebilir ya da saklanır. Ten, terleyerek ya da terlemeksizin kızarabilir ya da kızarmaz. Burun delikleri açılıp kapanabilir. Öfkeli yüz ifadesi, açılmış gözler ve burun delikleri, alt dişleri ortaya çıkaracak kadar açılmış dudaklar ve irileşmiş gözlerle ürkütücüdür.

Yüzdeki ve diğer sözel olmayan ifadeler duygudurumun okunmasını sağlar. Ancak burada, iki uyarıyı dikkate almak gerekir. İlki, kontrol konusu olup duygularımızın fiziksel tezahürlerinin kolayca ve doğru şekilde kontrol edip edemediğimizdir. Şaşırmak ya da şoke olmak veya saldırıya uğramak, otonom sinir sistemi aracılığıyla ani ve güçlü tepkilere yol açar. Bazı duygular diğerlerinden daha çok kontrol altında tutulabilir. Dolayısıyla, araştırmalar stres altındayken özel jestler ve ayak hareketleriyle duygularımızı sıkça “açık ettiğimizi” görmekteyse de, jestlerimizi ve beden hareketlerimizi daha kolay kontrol edebildiğimizi farz edebiliriz. Aynı şekilde, çoğumuz gözbebeklerimizin büyümesini ve nabzımı kontrol edemediğimizi hissedebiliriz.

İkinci konu (bilinçli) duygu farkındalığıyla ilgilidir. Kimi zaman, yüz kızardığında olduğu gibi, hem duygu mesajını gönderen hem de alan kişi, her şeyin tamamen farkındadır. Öte yandan, kimse bakışlardaki hafif kaymaları, kaş hareketlerinin ya da gözbebeklerindeki büyümeyi fark etmeyebilir. Uzmanlar duygusal durumlara dair, dudaklar sıkılı gülümseme, esneme ve baş hareketleri gibi belli söz dışı özellikleri fark etmek üzere eğitim alırlar. Son olarak, duygu mesajını yollayanlar mesajlarının farkında olabilirler, ama bir şeyleri saklamaya çalıştıklarında, alıcılar bu mesajı alamayabilir.

Yazan: Gözde ADIYAMAN

Kaynak*

YouTube Kanalımız

Çılgın Fizikçiler (SEO Manager) hakkında 663 makale
Çılgın Fizikçiler ve Bilim İnsanları ekibi ve dışarıdan destek veren gönüllülerin yazıları.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*