Evcil Atların Kökeni
Atların evcilleştirilmesi insanlık tarihi için oldukça önemli bir adımdır. Atlar sayesinde iyi bir ulaşım aracı kazanan insanlar ticarete başladılar ve ordularını güçlendirdiler. Atların evcilleştirilmesi, uzun menzilli yolculukları ve savaşı temelden değiştirdi. Bununla birlikte, modern evcilleştirilmiş ırklar, MÖ 3500 civarında Orta Asya’da Botai’de dizginleme, sağma ve ağılda tutmanın arkeolojik kanıtlarıyla ilişkilendirilen en eski evcil at soyundan gelmemektedir.
Bugüne kadar atın ne zaman evcilleştiği tam bilinmiyordu, tahminler 4200 yıl önceye kadar gidiyordu. Ayrıca evcil atlanın genetik, coğrafi ve kökenleri bugüne kadar bilinmiyordu. Orta Asya, Anadolu ve İber Yarımadası gibi çeşitli bölgeler üzerinde duruluyordu.
Bugüne kadarki en kapsamlı araştırma 273 eski at genomundan evcilleştirmeye eşlik eden popülasyon değişikliklerini haritalamak oldu. Bu, modern evcil atların, MÖ 2000’den itibaren Avrasya’da hızla genişlerken, Sintashta tekerlekli arabaları da dahil olmak üzere binicilik materyal kültürüyle eşzamanlı olarak neredeyse tüm diğer yerel popülasyonların yerini aldığını ortaya koymaktadır.
Buna göre başlangıçta – yaklaşık olarak 3000 yıl öncesine kadar – genetik olarak birbirinden büyük ölçüde izole olmuş dört büyük grup yaşıyordu:
Yabani at Equus lenensis‘in de dahil olduğu en eski grup M.Ö. 4.bin yılın sonlarına kadar Kuzeydoğu Sibirya’da yaşamış.
İkinci bir grup; Romanya, Belçika, Fransa ve İngiltere dahil olmak üzere Avrupa’yı ve MÖ 6 ila 3. binyıl boyunca İspanya’dan İskandinavya ve Macaristan, Çekya ve Polonya’ya kadar olan bölgeyi kapsıyordu.
Üçüncü küme, daha önce bildirildiği gibi, Botai ve Przewalski’nin atlarından bilinen en eski evcil atlardan oluşuyordu ve MÖ 5. ila 3. binyıl boyunca Altay ve Güney Urallara kadar uzanıyordu.
Botai atları, dolayısıyla da Przewalski atlarını da içeren üçüncü grup İ.Ö.5 ila 3 bin yılları arasında Orta Asya’da, Altay Dağları’ndan Güney Urallara kadar uzanan bölgede yaşamıştı. Günümüzdeki evcil at ırklarının da kökenini oluşturan son önemli grup ise Güney Rusya’daki, Batı Avrasya steplerinde yani Karadeniz’in kuzeyinden, Hazar denizinin kuzeyine kadar olan bölgede yayılmıştı.
Hazar denizinin kuzeyinde bu soy çizgisi M.Ö. 6 bin yılda baskındı. Buna göre modern evcil atlarının ataları M.Ö. 2.200 yılında Volga ve Don nehirlerinin aktığı bölgelerde ehlileştirilmişti. Daha sonra ise hızla ehlileştirildikleri bölgenin dışına yayıldılar: M.Ö. 2000’de bu soy çizgisi Bohemya’da, Karpat Dağlarının güneyinde, Tuna’nın aşağı kesimlerinde, Anadolu’da ve Orta Asya’da bulunuyordu.
Bu gelişmedeki en önemli rolü, M.Ö.2000’lerde Batı Avrasya steplerinde oluşan Sintaşta kültürü oynamıştı.
Bu kültürle ilişkili silahlar, savaşçılar ve müstahkem yerleşimler, artan kuraklık ve kritik otlaklar için rekabete, artan bölgesellik ve hiyerarşiye yanıt olarak ortaya çıkmış olabilir. Sintaşta mezarlarda en eski savaş arabaları modern atlarla akraba olan at kalıntılarıyla birlikte bulunmuştu.
Araştırmacılara göre atlar ilk önce binek hayvanı daha sonra ise yük/koşum hayvanı olarak kullanılmıştı. M.Ö.2 bin yılda atlar hızla tüm Batı Avrasya’da – Atlantik’ten Moğolistan’a kadar yayılmış ve M.Ö.1500 – 1000 yılları arasında tüm yerel popülasyonların yerini almışlar. Aynı zamanda artan ihtiyacı bağlı olarak atların sayısını da hızla artmıştı. O tarihlerdeki uzak mesafe ticaretini kolaylaştıran atlar, çok aranan bir mal ve statü sembolü haline gelmiş, Tunç Çağı toplumların değişmesine yol açmıştı.
İster savaş, ister prestij veya her ikisi için olsun, bu yeni kurumun benimsenmesi, muhtemelen Avrupa’daki ademi merkeziyetçi şeflikler ile Batı Asya’daki kentleşmiş devletler arasında değişiyordu. Böylece sonuçlar, bu farklı toplumsal yörüngelerin tarihsel gelişmelerine yeni araştırma yolları açmaktadır.
Yazan: Bilge KAPLAN
Kaynak**
Bir yanıt bırakın