Evrendeki Evimiz: Dünya

Evrendeki Evimiz: Dünya

Carl Sagan’ın ‘Soluk Mavi Nokta’da; ‘İşte burası, Evimiz, Biz,’ dediği yegane gezegenimiz, Güneş Sistemi’ndeki üçüncü gezegen olan Dünya’yı bu yazıda ele alacağız. Güneş Sistemi’nin üçüncü gezegeni olan Dünya, gezegen büyüklüğü sıralamasında beşinci sıradadır. Dünya ismi Arapça ‘daha alçak’ anlamındaki ‘dunyā’ kelimesinden gelmektedir. İngilizce ‘Earth’ ismi ise eski İngilizce ve Almanca ‘yer’ ve ‘toprak’ kelimelerinden gelmektedir. Earth, (Dünya Gezegeni) Güneş Sistemi’ndeki Greko-Romen mitolojisinden isim almamış tek gezegendir.

Fotoğraf:NASA, Şehir Işıkları

Dünya’nın Evriminin Başlangıcı

Her ne kadar stabil bir ortama sahipmiş gibi gözükse de, Dünya aslında değişen bir yapıya sahiptir. Başlangıçtan, yaklaşık 4-4,5 miyar yıl öncesinden beri Dünya sürekli değişikliklere maruz kalmış, bu değişiklikler de Dünya’nın oluşumunu ve yaşamı şekillendirmiştir. Depremler, volkanik hareketler. Deniz ve yer yüzeylerinin aşınma yoluyla değişkenlik göstermesi, dağların oluşup yok olması ve tektonik hareketler gibi çeşitli etkenler yıllar içerisinde Dünya’yı şekillendirmiştir. Bugün bunları kesin bir dille söyleyebiliyoruz, ancak Dünya’nın başlangıcı hala soru işaretlerine neden olmakta.

Pasifik’te gün doğumu, NASA

Genel görüş Güneş’in ve gezegenlerin aynı bulutsudan oluştuğu yönünde. Bu görüşe göre Güneş sistemi nükleosentezle ağır elementler oluşturan bir ya da daha fazla süpernovanın kısmen kalıntısı olan bir toz bulutundan oluşmuştur. Fakat Güneş Sistemi’ndeki gezegenlerin oluşumlarından sonra neden farklı karakteristik özellikleri olduğuna dair verilebilecek kesin bir cevabımız yok. Dünya’yı diğer gezegenlerden farklı kılan neydi de Dünya yaşama elverişli bir gezegen oldu bunu bilmiyoruz. Başlangıç hakkında kesin cevaplarımız olmasa da; gün geçtikçe gelişen astronomik gözlemler, Güneş Sistemi’nin çeşitli yerlerine gönderilen uzay araçları, jeokimyasal çalışmalar yaşadığımız gezegen başta olmak üzere Güneş Sistemi’ni anlamamıza ışık tutmakta.

Dünya’nın Oluşumu

Dünya’nın evrimi nasıl başladı sorusuna net bir cevap veremesek de Dünya’nın oluşumu için yorum yapabilmek mümkündür.

1944 tarihinde Otto Schmidt gezegenlerin adım adım büyüdüğünü öne sürdü. Bu teoriye göze Dünya da dahil olmak üzere gezegenler birikme sonucu oluşmaktadır. Bu birikme ise kozmik tozların birleşerek partikülleri, partiküllerin birleşerek çakılları, çakılların birleşmesiyle küçük küreleri, bunların da giderek birleşmesiyle gezegenlerin oluşmasıyla olmaktadır. Birikme teorisine göre önce kayalık çekirdekler oluştu, sonrasında ise çekirdeğin etrafında biriken hafif elementler gezegenin kabuğunu ve diğer katmanlarını oluşturdu. Kayalık gezegenler için ­-Merkür,Dünya, Mars gibi- biriken hafif elementler gezegenin atmosferini oluşturur.­ Kısaca; maddelerin tanelerinin elektrostatik etkileşimle birikmesiyle gezegenler oluşmuştur denilebilir (birikme teorisine göre). Maddeler kütlece büyüdükçe, yerçekiminin etkisiyle daha çok kütle toplanmıştır.

Fotoğraf: NASA

1960’lı yıllarda Apollo Uzay Programı kapsamında Ay kraterleri ile ilgili yapılan çalışmalar, 4,5 milyar yıl önce oldukça bol olduğu düşünülen objelerin çarpmaları sonucunda kraterlerin oluştuğunu, daha sonrasında çarpışmaların sayısının hızlıca azaldığını gösterdi. Bu gözlem ile gezegenlerin adım adım birikmeler ile oluştuğu sonucuna varıldı ve Otto Scmidt tarafından öne sürülen birikme teorisi güçlenmiş oldu.

Birikme teorisininin yanısıra bilim insanlarına göre; Dünya’nın ilk safhalarında oluşumu sırasında Mars büyüklüğündeki bir gezegenin Dünya’ya çarptığına inanılmaktadır. Bu gezegen Dünya ile çarpıştıktan sonra devasa bir enkaz Dünya’dan ayrılıp, Dünya’nın uydusu Ay’ı oluşturmuştur. Çarpışma sonucunda o kadar çok ısı oluşmuştur ki, bu ısı bütün gezegenin erimesine yol açmıştır. Bu aşamadan sonra tam olarak ne olduğunu ve Dünya’nın bugün bildiğimiz Dünya haline geldiğini ise bilmiyoruz.

Dünya’nın Karakteristik Özellikleri

Dünya katı yüzeyi dağlar, ovalarla kaplı aktif ve kayalık bir gezegendir. Dünya’yı özel kılan ise %70’inin sularla kaplı olduğu bir okyanus gezegeni olmasıdır. Dünya’nın atmosferi yaklaşık %78 azot, %21 oksijenden, geri kalan kısmı ise su buharı ve diğer gazlardan oluşmaktadır. Gezegenin büyük bir kısmının sudan oluşması ve atmosferi Dünya’nın yaşama el verişli olmasının temelini oluşturur.  Atmosfer kalınlığı idealdir; öyle ki gezegenin ısısını yaşama elverişli tutar.

Dünya Güneş’ten yaklaşık olarak 149.600.000 km uzaklıktadır. Dünya Güneş’in etrafında bir turu 365,25 günde tamamlar. Her dört yılda bir takvime bir gün eklemek gerekir. Bu ekstra güne ‘artık gün’ denir ve 365,25’teki 0,25 buradan gelir. Bir Dünya günü 24 saatin çok az altındadır. Dünya’nın devir yönü saat yönünün tersinedir.

Fotoğraf: NASA, Karadeniz.

Dünya’nın bir tane doğal uydusu vardır: Ay. Bir tane doğal uyduya sahip olan tek gezegen Dünya’dır. Gezegen boyutu göz önüne alındığında Ay en büyük doğal uydulardan biridir. Sadece dev gezegenlerin Ay ile kıyaslanabilecek büyüklükte ya da daha büyük uyduları vardır.

Dünya’nın yerçekimi durgun bir cisme çekici kuvvet uygular ve cismin gezegenin merkezine doğru ivmelenmesine neden olur. Yerçekimi ivmesi yaklaşık olarak 9,8 m/s2 dir. Ayrıca  Dünya’nın yerçekimi Ay’ı yörüngede tutar.

Dünya’nın Şeklinin Keşfi

Dünya’nın şeklinin mükemmel bir küre şeklinde olmadığını, kutuplarından basık bir yapıda olduğunu bugün hepimiz biliyoruz. Ancak bu bilgi eski çağlarda doğru kabul edilmiyor, hatta bir dönem Dünya’nın düz olduğuna inanılıyordu. (Düz Dünya fikrinin ilk örneğiyle erken Mezopotamya mitolojisinde karşılaşılmıştır; Dünya yarım küre şeklinde gökyüzü ile okyanusta yüzen bir disk şeklinde resmedilmiştir. Erken Dünya haritaları da bu çizimden etkilenerek şekillenmiştir.)

Foto:NASA, Batı yarımküre

Düz Dünya inanışı söz konusu olsa da, aslında çok daha öncesinde Dünya’nın küresel olduğu inancı hakimdi. Milattan önce 5. Yüzyılda Antik Yunan dökümlerinde küresel Dünya fikrinin olduğu görülmekte ve bu dökümlerin en eski ‘Küresel Dünya’ dökümanı olduğuna inanılmaktadır.  Bu fikir Eratosthenes’in Dünya’nın çevresini hesaplamasıyla yaygınlaşmıştır. Bu bilginin Yunanlılar arasında yayılmasının ardından, erken orta çağda Avrupalı ve Orta Doğulu bilim insanları tarafından da Dünya’nın şeklinin küresel olduğu benimsenmiştir.

Küresel Dünya görüşünün netleşmesi ve elips olarak tanımlanması ise 17.yüzyılda Newton’un Principia’sında açıklaması ile olmuştur.

The Blue Marble- Dünya’nın Uzaydan Çekilmiş Fotoğrafı

The Blue Marble

The Blue Marble, Apollo 17 uzay aracı Ay’a giderken astronotlar tarafından Dünya’nın yüzeyinden 29.000 km yükseklikten çekilmiş Dünya fotoğrafıdır. Bu fotoğrafa The Blue Marble, yani Mavi Misket adı verilmiştir; çünkü fotoğrafın çekildiği konumdan Dünya astronotlara şekil ve boyut bakımından cam bir misketi anımsatmıştır.  The Blue Marble fotoğrafı tarihin en çok çoğaltılan fotoğraflarından olmuştur.  Daha sonra NASA ‘The Blue Marble’ ismini Dünya’nın yüksek çözünürlüklü fotoğraflarını kapsayan bir seriye de vermiştir.

Fotoğraf: NASA, Black Marble

Yazan: Elif IŞIK

Kaynak*

Kaynak**

Kaynak***

Kaynak****

Kaynak*****

Kaynak******

Kaynak*******

YouTube Kanalımız

Elif Işık (Gümüş Yazar) hakkında 43 makale
17 Eylül 1998 tarihinde İstanbul Kadıköy'de doğdum. Lise eğitimimi Atakent Anadolu Lisesi'nde bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümü'nü kazandım ve 2022 yılında mezun oldum. Şu anda İstanbul Teknik Üniversitesi'nde yüksek lisans yapmaktayım.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*