Gaia Hipotezi Nedir?
Adını antik Yunan Dünya tanrıçasından alan Gaia hipotezi, Dünya’nın ve biyolojik sistemlerinin devasa bir varlık gibi davrandığını öne sürer. Bu varlık özünde süper organizmadır.Bu organizma; gezegendeki koşulları, yaşama elverişli sınırlar içinde tutan, yakından kontrol eden ve kendi kendini düzenleyen negatif geri besleme döngülerine sahiptir tıpkı bir insan bedeninde olduğu gibi. 1970’lerin başında ortaya atılan bu fikir, kimyager ve mucit James E. Lovelock ve biyolog Lynn Margulis tarafından tasarlandı. Fikir, 1960’ların sonundaki başlangıcından ve 1970’lerin başında yaratıcısı JE Lovelock ve uzun süredir birlikte çalıştığı L. Margulis tarafından yayınlanan ilk resmi açıklamalardan beri tartışmalı olmuştur. Hâlâ tartışmalı olan kavram, bilimsel olmadığı ve test edilemez olduğu ve kabul edilemez derecede teleolojik olduğu için saldırıya uğradı Küresel ekolojiye ve evrime bakmanın bu yeni yolu, fiziksel koşullar menüsüne, biyolojik bir yanıt olarak, ekolojinin klasik resminden farklıdır.
Birlikte evrim fikri, Biyoloji ve her birinin diğerini etkilediği fiziksel çevre, 1700’lerin ortalarında önerildi, ancak asla biyolojinin cansız çevreyi kontrol etme gücünü iddia eden Gaia kadar güçlü değildi. Daha yakın zamanlarda, Gaian bilimi veya Gaian teorisi terimleri, eleştirilere yanıt olarak yapılan değişiklikler ve bilimsel anlayışımızın genişlemesi nedeniyle orijinal Gaia hipotezinden daha yaygın hale geldi.
Biyosferde Kendi Kendine Örgütlenme
Muhtemelen kendi kendini örgütlemeye dayanan en iddialı ekolojik teori , biyosferin kendisinin homeostatik bir duruma evirdiğini öne süren Gaia hipotezidir.
-Lovelock, Daisyworld modelini bu sürecin nasıl meydana gelebileceğinin bir örneği olarak önerdi. Varsayımsal Daisyworld modeline göre:
‘’Siyah ve beyaz papatyalar uzay için rekabet eder. Her iki papatya türü de aynı sıcaklıkta en iyi şekilde büyüse de, siyah papatyalar beyaz papatyalardan daha fazla ısı emer. Güneş daha parlak bir şekilde parlayıp gezegeni ısıttığında beyaz papatyalar yayılır ve gezegen yeniden soğur. Güneş karardığında, siyah papatyalar yayılarak gezegeni ısıtır. Bu şekilde, papatyalar arasındaki rekabetçi etkileşimler, bir bütün olarak gezegen için homeostatik bir mekanizma sağlar.’’
Bu hipotezin arkasındaki fikir, ekosistemlerin kendi kalıcılıkları için gerekli olan abiyotik koşulları teşvik etmeleri durumunda hayatta kalacağı ve daha etkili bir şekilde yayılacağıdır. Böylece, ekosistemler giderek daha sağlam olacak şekilde evrimleşebilir ve bu küresel ölçekte gerçekleşirse, biyosferin kendisi kendi kendini düzenleyen bir sistem gibi davranabilir. Öte yandan, bu kavram ilk başlarda bilimsel olmadığı, test edilemez olduğu ve kabul edilemez derecede teleolojik olduğu için çoğu kez saldırıya uğradı. Gerçekten de ekosistemlerdeki Gaian süreçleri için kanıtlar zayıf kalıyor ve teorik olarak akla yatkınlıkları halen tartışmalıdır. Ama Lovelock’un dediği gibi “Öncelikle değişimin korkunç hızını aklımızda tutmalı ve harekete geçmek için ne kadar az zamanımız kaldığını idrak etmeliyiz.”
Yazan: Aslı TAŞCİ
Kaynak: Ekoloji Ansiklopedisi (İkinci Baskı),Cilt 4 , 2008 , Sayfalar 86-90
Bir yanıt bırakın