Geceleri Neden Karanlıktır?- Olbers Paradoksu
Evrende, geceleyin bütün gökyüzünü, güneşin yüzeyi kadar parlatmaya yetecek ışıldayan madde mevcut.
Evrendeki tüm yıldızlardan, galaksilerden ve aralarındaki uzaydan yayılan fotonları toplarsak bütün evreni aydınlatmaya yetecektir.
Ancak gökyüzüne baktığımızda durumun hiç de böyle olmadığını görüyoruz.
Peki, gece gökyüzü neden bu kadar karanlıktır?
Geçmişten günümüze birçok kişi bu soru hakkında kafa yormuştur.
Bu soru geçmişte Thomas Diggs ile 15. yüzyılda, Johannes Kepler ile 1610’larda ve sonraları Edmond Halley ile 18. yüzyıla uzanır.
Ve şaşırtıcıdır ki, Amerikalı şair ve yazar Edgar Allan Poe bu soru için bazı muhtemel açıklamalar getirmiştir.
Ancak yine de bir paradoks olarak popülizme ulaşması Alman amatör astronom Heinnrich Wilhelm Olbers’in konu ile 19. yüzyılda ilgilenmeye başlaması ile gerçekleşti.
Böylece doğal olarak, bu paradoksa; “Olbers Paradoksu” denildi.
Basitçe, Olbers Paradoksu der ki; eğer evren sonsuz ve durağan ise Dünya üzerinde herhangi bir noktadan herhangi bir açıkla baktığınızda o noktada mutlaka bir yıldıza denk gelecektir.
Ve sonsuz durağan bir evrende bulunan her yıldızdan yayılan ışığın, Dünya’ya ulaşması için yeterli zaman geçmiş olacaktır. Gökyüzünde baktığımız, her nokta için, parlayan bir yıldız bulunmalı. Ve Bu yüzden, gece gökyüzü, gündüzleri kadar parlak olmalıdır.
Gökyüzünün parlak değil de karanlık olmasının açıklaması, görece son zamanlardaki keşif ve gözlemlere dayanmaktadır.
19. yüzyılda, uzay-zaman doğası ve evrenin büyük ölçekteki yapısı tam olarak bilinmiyordu. Hatta astronomlar evrende bizimkinden başka galaksiler bulunduğundan bile haberdar değillerdi.
Bu galaksilerin birbirinden uzaklaştığını ise hayal bile edemezlerdi.
19uncu yüzyıla kadar bilinenlere bakılırsa evrenin sonsuz ve durağan olduğunu düşünmek oldukça mantıklı bir yaklaşımdı. Ve böylesine bir evrende Olbers Paradoksu ciddi bir sorundur.
Ancak bugün biliyoruz ki evrende sonsuz ve durağan değildir.
Evrenin bir başlangıcı vardır ve evrenimiz büyük patlama ile doğmuştur.
Bu bilginin Olbers Paradoksuna büyük etkileri oldu.
Evrenin yaşı sayılı olduğundan, gece karanlık olmasının bir sebebi, birçok fotonun henüz bize ulaşmamış olmasıdır. Ulaşmış olanlar da, gözlemlenebilir evrenin sınırları içindedir.
Eğer evren ezelden beri var olsaydı, bu durum böyle olmazdı.
Gecenin karanlığı sonsuzluğa karşı önemli bir argümandır.
Ancak Büyük patlama başka bir soru ile geliyor.
Buna göre evrenin ilk evrelerinde bütün uzay fotonlarla doluydu. Her yerde sıcak fotonlar uzay-zamanı dolaşmaktaydı. Varlığın tarihindeki ilk zamanlarda kâinat tamamen aydınlıktı. Evrenin bu sıcak ve parlak ilk evrelerini ele alırsak, baktığımız her yerde Büyük Patlamanın kalıntısı olan bu parlaklığı görmez miydik?
Baktığımız her yıldız ve galaksinin arkasında bu aydınlık perde bulunmaz mıydı?
Gerçek şu ki, bu aydınlık perde aslında mevcut. Ancak bizim gözlerimiz bunu algılayamıyor. Evrenin genişlemesi sebebiyle evrenin ilk evrelerindeki bu sıcak fotonların dalga boyları yaklaşık 1100 kat daha uzun hale geldi. Evrenin yüksek enerjisi, parlak arkaplanı bugün insan gözünün algılayamadığı, görece soğuk mikrodalga fotonlara dolu.
Evrenin 13 milyar yıldan daha uzun süredir sürekli olarak gerilen kumaşından uzatılması dalga boyuyla, inan gözü için görülmez hale gelmiştir. Bu aydınlık perde günümüzde özel detektörlerle taranmaktadır. Bunlardan biri “Plank Uzay Teleskobu”dur.
Şimdiye kadar yapılmış en güçlü mikrodalga teleskobudur. Bizlere verdiği bu detaylı görüntüler bir zamanların en parlak enerji topu Büyük Patlama.
Aslında, Olbers haklıydı. Anı zamanda Diggs, Kepler, Halley ve Poe da.
Gece gökyüzünü gündüzleri kadar parlak olması gerektiğini düşünüyorlardı. Ve aslında öyledir. Fark edemedikleri şey ise gece gökyüzünün sade bize karanlık olduğuydu.
Eğer mikrodalgayı algılayabilen gözleri olsaydı asla bir paradoks olmazdı.
Yazan: Selim Öztemel
Bir yanıt bırakın