Güneş Sistemi’nin En Büyük Gezegeni: Jüpiter
Güneş’ten uzaklıkta beşinci sırada olan Jüpiter, aynı zamanda Güneş Sistemi’ndeki en büyük gezegendir. Öyle ki Güneş Sistemi’ndeki bütün gezegenlerin toplamından iki kat daha büyüktür. Adını Romalı tanrıların kralından alan Jüpiter ‘gaz devi’ olarak adlandırılır. Dünya’nın tam 11 katı büyüklüğündedir ve kütlesi Dünya’nın kütlesinin 317 katıdır. Jüpiter devasa boyutundan dolayı Ay ve Venüs’ten sonra geceleri gökyüzündeki en parlak üçüncü objedir.
Jüpiter Gibi Gaz Devi Gezegenlerin Oluşumu
Gaz devi terimi kayalık ve katı maddelerden oluşmayan, büyük çoğunluğu gazlardan meydana gelmiş devasa gezegenler için kullanılır. Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün gaz devi gezegenlerdir.
Daha önce de söylediğimiz gibi gezegenlerin tam olarak nasıl oluştuğunu bilmiyoruz. Bu konuda elimizde kesin bilgiler değil; teoriler bulunmakta. Kayalık yapılı ve küçük gezegenler için –Dünya gibi- birikme teorisi sağlam bir teori gibi gözükürken, Jüpiter gibi gaz devi bir gezegenin birikme sonucu oluşması pek de olağan gözükmemektedir. Bunun sebebi ise Jüpiter gibi devasa bir gezegenin birikme sonucu oluşmasının çok çok fazla zaman sürecek olmasıdır. Sonuç olarak gaz devi gezegenlerin oluşumu için farklı bir teori kabul görmektedir: Disk kararsızlığı modeli.
Disk Kararsızlığı Modeli
Jüpiter gibi gaz devi gezengenlerin oluşumu için ‘Disk Instability Model’ yani ‘Disk Kararsızlığı Modeli’ kabul edilmektedir. Bu teoriye göre gaz devi gezegenler direkt olarak ön gezegen diskinde meydana gelen yerçekimi dengesizliklerinden oluşmaktadır. (Ön gezegen diski, yeni oluşmuş bir yıldızın çevresindeki yoğun gaz ve tozdan meydana gelen ve dönmekte olan çöküntü çemberine verilen addır.) Yerçekimsel dengesizliğin oluşabilmesi için, ön gezegen diskinin yeterince soğuk ve büyük olması gerekmektedir. Sayısal simülasyonlar yaklaşık bir veya birden fazla Jüpiter kütlesinden oluşan kümelerin, yerçekimsel olarak yeterince kararsız disklerde oluşabileceğini göstermiştir.
Disk kararsızlığı modeline göre, toz ve gaz kümeleri Güneş Sistemi’nin erken zamanlarında bir araya gelmişlerdir. Zamanla bu kümeler dev bir gezegen haline gelmiştir. Bu şekilde oluşan gaz devi gezegenler, birikme ile oluşan kayalık gezegenlerden daha hızlı bir şekilde oluşurlar. Hatta bazen bin yıl gibi kısa sürede oluşan gezegenler hızla kaybolan hafif gazların tutulmasına olanak sağlar. Ayrıca bu şekilde oluşan gezegenler yörüngelerini stabil tutacak kütleye hızlıca ulaşır. Bu kütleye hızla ulaşmanın sonucunda da Güneş’in çekimine kapılmazlar.
Jüpiterin Oluşumu
Güneş Sistemi’nin 4.5 milyar yıl önce oluştuğunu biliyoruz. Dolayısıyla Jüpiter de 4.5 milyar yıl önce oluşumuna başladı. 4.5 milyar yıl önce yerçekiminin dönmekte olan gaz ve tozu çekmesi ile gaz devi Jüpiter şekillenmeye başladı. Burada disk kararsızlığı modeli devreye girdi ve Jüpiter oluştu. (Elimizdeki teori bu yönde.) Kütlesinin çoğunluğunu Güneş’in oluşumundan sonra alan Jüpiter, Güneş Sistemi’ndeki diğer bütün objelerden iki kat daha büyük hale geldi. Jüpiter yaklaşık 4 milyar yıl önce şu anki konumuna yerleşmiştir. Aslında Jüpiter bir yıldız ile aynı içeriğe sahiptir, ancak bir yıldız olabilecek kadar büyük değildir.
Jüpiterin Karakteristik Özellikleri
Güneş Sistemi’ndeki en büyük gezegenin Jüpiter olduğunu söylemiştik. Bu boyutuna rağmen bir Jüpiter günü diğer bütün gezegenlerinkinden daha kısadır; Jüpiter kendi etrafındaki bir turu yaklaşık 10 saatte tamamlar. Güneşten uzaklığı 778 milyon km olan gaz devine güneş ışığının ulaşması 43 dakika sürer. Jüpiter’de bir yıl ise 4333 Dünya gününe; yaklaşık 12 yıla denktir. Jüpiter’de bir yılın bu kadar uzun olmasının sebebi Güneş’ten çok uzakta bulunmasıdır; Güneşe olan uzaklık arttıkça Güneş’in etrafında bir atmak da daha uzun sürecektir.
Güneş’ten oldukça uzakta olmasına rağmen Jüpiter Güneş’e benzer bir yapıya sahiptir. Tıpkı Güneş gibi Jüpiter de çoğunlukla hidrojen ve helyumdan oluşmuştur. Jüpiter’deki likit hidrojenden oluşan okyanus, Güneş sistemi’ndeki en büyük okyanustur. Gezegenin atmosferinin derinliklerinde basınç ve sıcaklık artar; gaz halindeki hidrojen likitleşir. Bu durum da su yerine hidrojenden meydana gelen okyanusları oluşturur.
Jüpiter’in katı, kayalık bir yüzeyi yoktur. Gaz katmanlarından oluşan Jüpiter’in gökyüzü üç farklı bulut katmanından oluşmaktadır. Bulut katmanlarının en üstte olanı amonyak buzu iken, orta katmanın amonyum hidrosülfür kristallerinden oluştuğu düşünülmektedir. En iç katmanın ise su buzu ve su buharından oluşmuş olabileceği düşünülmektedir.
Jüpiter’in derinliklerinde ağırlığın çok yoğun olmasından kaynaklı, hidrojeni elektriği ileten metalik bir sıvıya sıkıştırdığı düşünülmektedir. Bu sıvı da gaz devi gezegenin manyetik alanını oluşturur.
Jüpiter’in Halka Sistemi
Satürn’ün halkası kadar meşhur olmasa da Jüpiter’in de kendisini çevreleyen halkası vardır. Bu halka ilk kez 1979 tarihinde NASA tarafından gönderilen Voyager 1 uzay aracı tarafından keşfedilmiştir. Jüpiter’in halka sistemi oldukça siliktir ve tozdan oluşmuştur. Galileo uzay aracından elde edilen veriler halkanın Jüpiter’in içteki uydularına çarpan göktaşlarından gelen tozlardan oluşmuş olabileceğini göstermiştir.
Jüpiter’in Uyduları
Jüpiter’in, Galileo’nun 1610’da ilkel bir teleskopla keşfetteği 4 büyük uydusu Io, Europa, Ganymede ve Callisto başta olmak üzere 79 uydusu vardır. Bu uydulardan 53 tanesi onaylanmış, 26 tanesi ise geçici uydulardır. Çok sayıda uyduya sahip olması ve Güneş’e benzer devasa yapısıyla Jüpiter için kendi küçük Güneş Sistemi vardır diyebiliriz.
Io, Europa, Ganymede ve Callisto Galileo uyduları olarak anılmaktadır. Io Güneş Sistemi’ndeki volkanik olarak en aktif sistemdir. Merkür’den bile büyük olan Ganymede ise Güneş Sistemi’ndeki en büyük uydudur. Callisto’nun kraterli yüzeyi, uyduda yüzey aktivitelerinin olabileceğine işaret ederken en heyecan verici uydu ise Europa’dır. Çünkü Europa’nın donmuş kabuğunun altında su okyanusu olabilir, ki bu okyanusun varlığı uyduda yaşam için bir anahtar niteliğindedir.
Meşhur Kırmızı Nokta
Jüpiter yüzeyi bulutlarla kaplıdır. Gezegenin yüzeyindeki güçlü rüzgarlar (hızlı dönmesinden de kaynaklanan) bu bulutları gezegenin atmosferindeki şeritlere dönüştürür. Jüpiter’deki meşhur kırmızı nokta gezegenin güney yarımküresinde bulunan yüksek basınçlı ve devasa bir fırtınadır. Bu kırmızı nokta o kadar büyük bir fırtınadır ki, yaklaşık olarak Dünya’nın iki katı büyüklüğündedir ve 150 yıldan daha fazla bir süredir Jüpiter’in gökyüzünde varlığını sürdürmektedir.
Kırmızı nokta her ne kadar popüler olsa da, Jüpiter’in atmosferinde ‘inciler’ olarak adlandırılan ve saat yönünün tersine dönen beyaz oval fırtınalar da mevcuttur. 1986’dan beri bu incilerin sayıları 6-9 arasında değişmektedir.
Jüpiter Görevleri
Uzayın derinliklerini anlamamızda büyük önemi olan Jüpiter’i bugüne kadar 9 uzay aracı yakından incelemiştir. Pioneer 10 Jüpiter’in yakınından geçen ilk uzay aracıdır. Bu aracın ardından Pioneer 11, Voyager 1 ve Voyager 2 Jüpiter yakınlarında uçmuştur. NASA’nın Galileo projesi Jüpiter’in yörüngesinde dolaşıp, fırtına bulutlarına sonda göndermeyi amaçlamıştır. 2016’dan beri ise NASA’nın Juno uzay aracı Jüpiter’i incelemektedir. NASA’ya ait Europa Clipper ve ESA (Avrupa Uzay Ajansı)’a ait JUICE (Jupiter Icy Moons Explorer) ise gelecek Jüpiter görevleridir.
Yazan: Elif IŞIK
Kaynak**
Kaynak***
Kaynak****
Kaynak*****
Kaynak******
Bir yanıt bırakın