Her Şey Bir Tesadüf mü? (Evren)
Evren uçsuz bucaksız, sonu olmayan, heyecan verici ve harikuladedir. Evrende, Dünyadan kat ve kat büyük gezegenler, yıldızlar, nebulalar, milyonlarca hatta milyarlarca yıldıza ev sahipliği yapan galaksiler vardır. Kainat gerçekten hayal bile edemeyeceğimiz kadar büyük ve hala keşfedilmeyi bekleyen onlarca şey ile dolu.
En son yapılan astrofizik araştırmalarına göre evren sadece bizim teknolojimiz ile gözlemlenen genişliği 93 milyar ışık yılı olarak hesaplandı. Bu rakamlar bizim algı sınırlarımızın çok çok ötesinde.
Peki, hiç düşündünüz mü evrende yani uzayda neler oluyor diye?
Şimdi size bunlardan birkaç tanesinden bahsedeyim. Ölümcül metan yağmurları, çapı dünyadan daha büyük fırtınalar, etrafına yaklaşan her şeyi yutabilen devasa kara delikler, asit dolu hızlı yol alan rüzgarlar, binlerce derecelik güneş fırtınaları, sesten iki kat hızlı yol alan fırtınalar ve bu gibi tehlikelerden uzakta güvenli gezegenimiz Dünya. Toprak, su, hava, yer çekimi her biri düzeli, dengeli ve ölçülü.
Peki, bunları hepsi nereden geldi, nasıl oluştu, biz nasıl oluştuk, bu denge mükemmel, üzerinde yaşadığımız bu dünya neden bu kadar dengede. Bu gibi sorular yüzyıllardır hatta insan varlığının başından beridir sorulan ve sorulmaya devam edecek olan sorular. Biraz da olsa insanoğlu son yüzyılda bu gibi sorulara yanıt bulmaya başladı. Son 500 yılda evren hakkında bildiklerimiz katlanarak arttı. Ultra büyük teleskoplar, gözlem araçları, uzay gemileri, vb. birçok şeyi kullanarak evren hakkında bilgi sahibi olmaya devam ediyoruz.
Evrenin Big Bang yani büyük patlama ile yoktan var olduğunu ve tüm evrende değişmeyen bir denge ve düzen olduğu gerçeği gibi. Gelişen teknoloji ile güneşin yaydığı ışığın cinsinden tutunda evrenin genişleme hızına, atmosfer gazlarının oranına kadar birçok konuya hakim olabiliyoruz.
Peki, bilimin gelişmesi ile birçok saygı duyulan bilim insanları, astrofizikçiler, fizikçiler vb. gibi söyledikleri ister istemez kafaları karıştırıyor.
Stephen Hawking bir sözünde ”Cennet veya cehennem karanlıktan korkanlar için bir peri masalıdır” dediği gibi bir başka sözünde de ”Din ve bilim arasında önemli bir fark vardır. Din otoriteye kuruluyken; bilim, gözlem ve mantığa dayanır. Bilim galip çıkacaktır, çünkü işe yarar.” sözü ile de kafaları karıştırır.
Peki gerçekten bir yaratıcı var mı?
Şimdi size bir profesörün sözü ile yazıma devam etmek istiyorum. “Tesadüfler sonucu bir canlı hücresinin meydana gelmesi, bir hurda yığınına isabet eden kasırganın savurduğu parçalarla tesadüfen bir Boeing 747 uçağının oluşması kadar imkansızdır.” Bu sözleri söyleyen Profesör Doktor Fred Hoyle.
Bazı insanlar bilim gibi gözlem ve deneylere dayanan olayları aydınlık, dinin ise sadece toplumu gerileştiren ve ayakta tutmak için koyulan kurallardan ibaret olduğunu düşünürler. Fakat İslam aleminin inandığı Kuran-ı Kerim de geçen birçok ayetlerde de evren hakkında bilgi verildiği göz önünde bulunur. Yüzyıllar önce Kuran-ı Kerimde geçen bir ayette.
”Bundan sonra da yeri yuvarlattı” (Naziat Suresi 79/30)
O zamanın Batlamyus coğrafyasına göre yeryüzü tepsi gibi düz kabul ediliyordu fakat Kuran-ı Kerim de Dünya’nın düz olduğu vurgulanıyor.
Hz. Muhammed bu kadar zeki miydi?
Peki, hiçbir ekipman olmadığı halde tespit edip bizi bunları söyleyerek kandırabilecek. Hayır tabiki de bir başka ayette ise:
“Güneş ve ay bir hesaba bağlıdır, her birinin her şeyi.” (Rahmân Suresi 5/13)
Bahsedildiği üzere evrende olup biten ve bizim yeni keşfettiğimiz olaylar yüzyıllar önce Kuran-ı Kerimde bahsedilmiş. Bu da bize evreni ayakta tutan ve bizi yoktan var eden bir yaratıcının olduğunun kanıtı değil mi sizcede?
Din bir gerilicilik sebebi değildir. Öyle olsaydı Kuran-ı Kerim’in ilk cümlesi “Oku” olmazdı.
Yazan: Elif KIRMAN
Kaynak**
Not: Bu yazı Elif Kırman yazarımızın kendi görüşü paralelinde yazılmıştır. Sayfamız politikası gereği çok sesliliğe önem vermektedir. yazının bazı kısımlarında pozitif bilimlere ters düşen ifadeler yer alsa da hangi bir sansür uygulanmamıştır. Bu yazı farklı görüşlere de saygı duyduğumuzun kanıtı niteliğindedir.
Bir yanıt bırakın