Homo Sapiensler Nasıl Hayatta Kaldı?
Homo sapiensler olarak bu gezegende yaşayan tek insan türü değildik. Bir zamanlar gezegenimizde en az 7 başka insan türüyle daha beraberdik. Peki ama bugüne kadar nasıl sadece biz hayatta kaldık?
Bilim insanlarına göre belki de en yumuşak karnımız, yani başka insanlara, sosyalleşmeye bağımlı olmak, şefkat duymak ve empati kurmak bize avantaj saglamış olabilir. Nasıl mı?
Neden 7 İnsan Türümüz Yok Oldu
Homo erectus, Homo heidelbergensis, Neandertal, Denisovan, Homo naledi, Homo luzonensis ve Homo floresiensis, yaşadığımız gezegene misafir olmuş bilinen diğer insan türleriydi. Her biri on binlerce yıl yaşadı fakat hiçbiri bugüne kadar hayatta kalamadı.
Atalarımız yaklaşık 300 bin yıl önce Afrika’da ilk evrimleştiğinde, en az 5 insan türünün daha yaşadığı tahmin ediliyor. Peki ama bunlardan hangisi bugüne kadar gelecekti? Daha soğuk koşullarda yaşayabilen ve Avrasya’nın çoğuna yayılan Homo neanderthalensis mi? Ya da Güneydoğu Asya’da yaşayabilen Homo erectus mu?
Bir ihtimal daha vardı; yani biz! Homo sapiensler, ortaya çıktıları günden itibaren 200 bin yıldan daha fazla bir süre boyunca Afrika dışına uyum sağlayamamasına rağmen bugüne kadar yaşayacaktı. 40 bin yıldan daha yakın bir zaman öncesine kadar da ayakta kalan tek insan türü olacaklardı. Bunun nedeniyle ilgili birçok tez ortaya sürüldü; kimisi bunu beyin gücüne, kimisi dil yetisine, kimisi de sadece şansa bağlıyordu. Ama son zamanlarda farklı bir seçenek üzerinde duruluyor.
Arkeolojik Kanıtlar Ne Söylüyor?
Bilim insanlarına göre belki de en yumuşak karnımız, yani başka insanlara, sosyalleşmeye bağımlı olmak, şefkat duymak ve empati kurmak bize avantaj saglamış olabilir. Neandertallar ya da gizemli Denisovalıların muhteşem icat yeteneği ya da Homo erectusun sembolik düşünme yetisi değil de sosyalleşmenin bizi daha güçlü kılmış olma ihtimali bir hayli ilginçtir. Arkeolojik kanıtlara göre Homo sapiensler, diğer tüm insanlardan daha büyük gruplar halinde yaşamakla kalmayıp aynı zamanda kendi gruplarının dişindeki gruplarla da ittifaklar kuruyordu. Bilim insanları, bu sosyal yeteneklerin, gezegenin dört bir yanına dağılabilmemizi sağlayan yegâne özellik olabileceğini düşünüyor.
Buna karşın önceki insan türleri, belirli ortamlarda yaşamakta ustaydı. Örnegin, Homo heidelbergensis ve Neandertaller, daha soğuk iklimlere yayılmak için gereken kültürel ve teknolojik becerilere (giysi, ateş ve barınak yapma becerisi) sahipti. Yeni keşfedilen Homo luzonensis ile Homo floresiensis (diğer ismiyle hobbit insan) ise ormanlık ortamlarda yaşıyordu.
Sert Koşullara Karşı Dayanışma
Michigan Üniversitesi’nden arkeolog Brian Stewart, Almanya’daki Max Planck insan Tarihi Bilimi Enstitüsü’nden arkeolog arkadaşı Patrick Roberts’la birlikte, Homo sapiens atalarımızın, yeni bir özellik geliştirerek kendilerini farklılaştırmış olabileceğini savunuyor. Roberts, farklı popülasyonların belirli ortamlarda yaşamaya uzmanlaşırken diğer gruplarla kurulan ortaklıkların, atalarımızı iklimsel ve çevresel değişkenlikler karşısında daha güçlü hale getirdiğini ve yayılmasına olanak tanıdığını düşünüyor.
Fakat farklı iklim ve gevrelere nasıl uyum sağladığınız konusu, belirsizlikleri de beraberinde getiriyor. Ingiltere deki York Üniversitesi’nden arkeolog Penny Spikins, bu duruma yeni bir açıklama sunuyor. Duygusal doğamızın ve zayıflıklarımızın bize avantaj sağladığını düşünen Spikins, “Duygusal muhtaçlığımız bize başkalarıyla bağlantı kurma dürtüsünü verdi,” diyor. Ve iletişim ve ilişki ağımızı genişletmenin, bizi daha esnek hale getirerek birçok farklı ortamda gelişmemizi sağladığını düşünüyor.
Spikins, bunun nedenini anlamak için 2 milyon yıl önce yaşayan maymunsu atamız Australopithecus türündeki omurga tümörü üzerinden bir tez öne sürüyor. Buna göre hasta ya da yaralı hayvanların hayatta kalabilmek için yiyecek ve koruma sağlaması ve bunun için de sosyal ilişki yardımı alması gerekiyordu. Irak’taki Shanidar mağarasında bulunan ve yaklaşık 50 bin yıl öncesine tarihlenen bir Neandertal iskeletinde de benzer şekilde kazadan sonra 10-15 yıl daha yaşandığı saptanmış durumda. Burada da yine yardım alma durumu söz konusuydu. Görünen o ki grup içi iletişimin artması, mesela hasta bakimi, birey için olduğu kadar grup için de faydalar sağlıyordu.
Dışarıdan Yardım
Homo sapiensler ortaya çıktığında ise bu işbirlikçi becerileri bir adım daha ileri götürmüş gibi görünüyor. Çünkü daha önce eşi görülmeyen bir şey yapmaya başlıyor: Homo sapiensler, kendi gruplan dışında başkalarıyla kapsamlı bir şekilde etkileşime girmeye başlıyordu. Bunu tam olarak neyin tetiklediği ise tam olarak belli değil.
Fakat bir teori var: Afrika’nın iklimsel ve çevresel zorluğunun üstesinden ancak ve ancak iş birliği yapanlar gelebiliyordu. Yaklaşık 320 bin yıl önce, şimdiki Kenya’da bulunan Olorgesailie havzasında yaşayan insanlar, mızrak uçları için kullanılan çok değerli bir volkanik camı (obsidyeni) bazı durumlarda 90 kilometreye kadar daha uzun mesafelere aktarmaya başlıyordu. Bu, komşu gruplarla etkileşim yaşandığını gösteriyor. Ve zamanla, bu uzun mesafe ağlar genişliyordu. Stewart ve meslektaşlarının bulguların, bundan yaklaşık 30 bin yıl önce Güney Afrika’daki Homo sapienslerin, bazı malzemeleri 300 kilometreden fazla mesafelere yayılacak şekilde değiş tokuş ettiklerini ortaya koyuyor.
Yalnız Kalan Çok Yaşamaz
Neandertaller bizim gibi değildi. Görünüşe göre tecrit edilmiş yaşam tarzları, büyük ihtimalle pahalıya mal olmuştu. Hannover yakınlarındaki Schöningen’deki bir madenden çıkarılan ve yaklaşık 300 bin yıl öncesine tarihlenen 10 tahta fırlatma mızrağı, onları kullanan ilk Neandertallerin, büyük av hayvanlarını uzaktan avlamasına olanak sağlayabileceğini gösteriyor.
Stringer, normalde böylesine iyi bir icadın kaybedilemeyeceğini fakat belli ki orada yaşayan insanların yok olmasıyla bu teknolojinin de unutulduğunu belirtiyor. Hatta şu soruyu soruyor: “Eğer işler farklı gelişseydi, mesela birbirleriyle bu icatları paylaşsalardı bugün Neandertaller yaşıyor olur muydu?”
İşte Homo sapienslerin avantajı da burada ortaya çıkıyor. Gün yüzüne çıkan kanıtlar, atalarımızın bu tip icatları birbirlerine gösterdiklerini ve paylaştıklarını düşündürüyor. Bu tür ilişki ağları yalnızca Homo sapienslerin bilgi aktarmasına izin vermekle kalmıyor, aynı zamanda kötü zamanlarda ayakta kalmalarını da sağlıyordu. Sert bir iklim değişikliği meydana gelirse, o zaman bazı popülasyonları birbirlerine yardım ediyordu. Bu da hayatta kalmak için inanılmaz derecede esneklik sunuyordu. Sonuç ise ortada: Bugün bu yazıyı okuyan yalnız Homo sapiensler.
Stringer ve meslektaşları, Homo sapienslerin Güney Asya’nın yoğun ormanlarında bu tür destekleyici iş birliğine dair kanıtlar buldular. Yaklaşık 50 bin yıl önceye dayanan bu kanıtlara göre, burada yaşayan atalarımız, benzeri görülmemiş bir hızla bu zorlu ortama yayılıyordu. Sri Lanka ormanlarının derinliklerinde bulunan kemiklerin izotop kimyası, Homo sapienslerin tüm yıl boyunca yağmur ormanlarında yaşadığını ortaya koyuyor. Roberts’a göre maymunlar ve dev sincaplan avlamak için ok ve yay kullanarak yağmur ormanlarında yaşama konusunda uzmanlaşıyorlardı.
Fakat deniz kabuklar ve köpekbalığı dişleri gibi kanıtlara göre, ormanın içinde yaşayan atalarımız, kıyı bölgelerinden gelen popülasyonlarla da temas halindeydi. Roberts, “Elinizde biri ormanda diğeri kıyıda olmak üzere iki farklı bölgede yaşayan iki aynı popülasyona dair güzel bir resim var ve bunlar süphesiz ki iletişim kuruyordu,” diyor.
Yazan: Selim ÖZTEMEL
Survival of the friendliest? Why Homo sapiens outlived other humans, New Scientist, 24.11.2021
Human evolution, Britannica, 12.09.2024
Williams syndrome, MedlinePlus, 01.10.2005
Bir yanıt bırakın