
Hüseyin Cavid Erginsoy: Türkiye’de Katı Hal Fiziğinin Öncüsü
Katı hal fiziği alanında yaptığı çalışmalarıyla ve çok yönlü kişiliğiyle bilinen Hüseyin Cavid Erginsoy, 20 Mayıs 1924 yılında Ankara’da doğdu. Çocukluğunun ilk yıllarını subay olan babasının İtalya’da görevlendirilmesi sebebiyle İtalya’da geçirir.
Daha sonra 1930 yılında Türkiye’ye döndüklerinde Galatasaray Lisesine, 2.sınıfa yazdırılır. Lisede Türk edebiyatına ve Fransız edebiyatına olan ilgisini fark eden öğretmenleri, onu kütüphanede görevlendirir . Ve burada Feza Gürsey’le tanışmış, bu tanışma sayesinde aralarında daimi bir dostluk başlamıştır.
Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra İTÜ Elektrik Mühendisliği bölümüne başlar. Eğitimi sürerken aynı zamanda Avrupadaki üniversitelerin burs sınavlarına da girer ve nihayetinde Londra Üniversitesi’nde okumaya hak kazanır. İkinci dünya savaşının da İngiltere’de en yoğun etkilerinin görüldüğü dönemde, kendisiyle birlikte burs almaya hak kazanan 7 öğrenciyle İngiltere’ye yola çıkar.
O zamanlar savaş sebebiyle Akdeniz’de ve Avrupa’da yollar kapalı olduğu için yanındaki öğrencilerle birlikte yolculuk planlaması yaparlar. Halep üzerinden Mısıra oradan da İngiliz filosunun savaş gemisine binerek Doğu Afrika’nın çevresinden dolaşıp 3.5 ayda İngiltere’ye ulaşmayı başarırlar.
İngiltere’ye vardıktan sonra Cavid Erginsoy, ingilizcesi iyi olduğu için hazırlık sınıfını atlayıp direkt elektrik mühendisliği bölümüne başladı. O yıllarda savaş sebebiyle İngiltere her gün bombalanıyor ve çeşitli zorluklar yaşıyor olsa da eğitimini başarıyla tamamlamayı başarmıştır.
Lisans eğitiminden sonra Kennedy And Duncan firmasında staja başlar fakat asıl isteği temel bilimlerde çalışmalar yapmak olduğunu fark eder ve aldığı bursla Queen Mary Collage’da katıhal fiziği çalışmaya başlar. Doktora konusunu ilgisini çeken konularla da bağlantılı olması sebebiyle o dönemlerde çok popüler olan ‘’yarı iletkenler’’ olarak belirler.
Bu konuya olan ilgisinin arttığını fark edince kuantum mekaniği öğrenmeye karar verir. Fakat o zamanlar üniversitede kuantum fiziği üzerine ders alabileceği bir program bulunmadığından bu konuyu kitaplardan öğrenmeye karar verir ve 3 tane kitabı alıp ortadan kaybolur.
3 ay kadar kısa bir süre sonra yarı-iletken kristali içindeki yabancı atomların elektronları nasıl saptırdığına dair bir hesap içeren, tamamen kuantum mekaniği yöntemleriyle yazılmış bir araştırmayla döner. ‘’ Yabancı Atom Sapması Formülü’’ adını verdiği bu çalışması halen katı hal fiziği kitaplarında geçer. Bu çalışma aynı zamanda katı-hal fiziği alanındaki ilk Türk araştırmasıdır.
Cavid Erginsoy, bilime olduğu kadar sanata ve edebiyata da çok ilgiliydi. Öyle ki, bilim insanı olduğunu bilmeyenler onu sanat eleştirmeni/kültür adamı olarak biliyordu. İngilizceden Türkçeye ve Türkçeden İngilizceye pek çok şiir çevirdi, dergilerde sanat eleştirileri yazdı. Müzik konusunda da oldukça bilgi birikim sahibi olan Erginsoy, İngiltere’de yaşadığı yıllarda Beethoven kulübünde Beethoven senfonileri üzerine seminer vermiştir.
1952 yılında doktorasını tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönüp askerliğini yapar. Daha sonra çalışmalarını Türkiye’nin enerji problemlerine yoğunlaştırır. O yıllarda, ikinci dünya savaşının da etkisiyle insanların nükleer enerjiye olan ilgisi çok fazladır. Bu durum Cavid Erginsoy’un reaktör fiziğine ilgi duymasına neden olur, bu alanda çalışmalar yapmaya başlar. Bir süre sonra da Etibank Atom Enerjisi Etüt başkanı oldu. ODTÜ’de ve İTÜ’de reaktör fiziği dersleri vermeye başladı.
Erginsoy’un reaktör fiziği alanındaki çalışmaları, Atom kongresinde sunduğu bildirilerle de kısa süre içinde duyulmaya başladı.
Erginsoy, ileri teknolojilere ulaşmak için akılcı bilim politikaları izlenmesi gerektiğine inanıyordu. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nda çalışmaya başladı, gelişmekte olan ülkelere danışmanlık vermeye başladı ve bu sayede pek çok ülke bilim politikaları geliştirirken onun uzmanlığından yararlandı.
Fakat bir süre sonra temel bilimden çok uzaklaştığını fark edip buradaki görevine ve bilim idareciliği, uluslararası bilim politikacılığı görevine son vermeye karar verdi. Her şeye sıfırdan başlamak üzere Amerika’ya gitti. Brookhaven laboratuvarında küçük bir maaş karşılığı çalışmalara başladı ve kısa süre içinde genç araştırmacılarla arasındaki açığı kapatarak onu üne kavuşturan çalışmasını tamamlar. Kanallaşma adı verilen bu çalışmasıyla klasik kristal fiziği kitaplarında ve dergilerde yerini almayı başarır.
Birçok uluslararası kongrede danışmanlık ve idarecilik yaptı. Aynı zamanda pek çok kongreye de konuşmacı olarak katılır.
Fakat bu kadar başarıya rağmen Erginsoy, Anadolu’ya büyük bir özlem duyar ve Anadolu’da bilim devrimini gerçekleştirme hayaliyle 1967 yılında Türkiye’ye geri döner ve ODTÜ’de fizik profesörü olarak göreve başlar. Daha sonrasında da fen-edebiyat fakültesinde dekan vekili oldu, tübitak bilim kurulu üyeliğine seçildi.

Ülkesi adına bir şeyler yapmak için çok heyecanlı olan Erginsoy’un ihtiyacı olan tek şey zamandır. Fakat ne yazık ki henüz 43 yaşındayken, kendisiyle aynı hayale sahip dostlarıyla birlikte yenilen bir yemek sırasında kalp krizi geçirir ve çalışmalarını, öğrencilerini ve Türkiye’de bilimin yeşermesine dair hayalini de arkasında bırakarak hayata veda eder.
Yazan: Nazlıcan Güvenoğlu
Bir yanıt bırakın