İlk Memeli Embriyoları Uzayda Büyütüldü

İlk Memeli Embriyoları Uzayda Büyütüldü

Araştırma, insan embriyolarının nasıl ilerleyebileceğini anlamaya yönelik bir adımdır.

Lavanta zemin üzerinde yedi fare blastosistinin mikroskop görüntüsü.
Uluslararası Uzay İstasyonunda kültürlenen ve Dünya’ya gönderilen iki hücreli fare embriyoları blastosistleri oluşturdu (bazıları gösterilmiştir). S. WAKAYAMA VE DİĞERLERİ/ SCİENCE 2023

Fare embriyoları uzayda gelişimin erken evresine kadar ulaşmayı başardı.

2021’de yapılan bir deneyde farelerden alınan birkaç yüz dondurulmuş iki hücreli embriyo, Uluslararası Uzay İstasyonunda dört gün içinde çözüldü ve büyüdü. Dünya’ya geri dönen birkaç düzine embriyonun neredeyse dörtte biri, blastosist olarak bilinen sağlıklı hücre kümelerini oluşturdu.

Araştırmacıların 27 Ekim’de memelilerin üremesine doğrudan engel teşkil etmeyebileceğini öne sürdü.

Yeni çalışma, karmaşık üreme ve gelişme sürecinin yalnızca bir bölümünü izole ediyor. Bir blastosist tipik olarak döllenmeden sonra oluşur ve plasenta ve fetusa dönüşmeden önce uterusa implante olur.

Ancak araştırmaya dahil olmayan, Hollanda Noordwijk’teki Avrupa Uzay Araştırma ve Teknoloji Merkezi’nde uzay biyoloğu olan Christiane Hahn, sonucun biyologlar için bir başlangıç ​​noktası sağladığını söylüyor. Fare embriyoları, araştırmacıların uzayda yetiştirdiği ilk memeli embriyolarıdır; bu, uzayın insan üremesini nasıl etkilediğini anlamada önemli bir adımdır. Diğer deneyler semender, Japon Pirinç Balığı ve bıldırcın gibi hayvanları içeriyordu.

Önceki araştırmalar, uzaydaki koşulların özellikle farelerde üremenin erken aşamalarına zararlı olduğunu öne sürüyordu. Hayvanlar uzaydayken çiftleşemeyecek kadar strese maruz kalıyordu ve kemirgenlerin yumurtaları üzerinde yapılan araştırmalar, bunların ağır radyasyon nedeniyle çeşitli mutasyonlar biriktirdiğini gösterdi. Ancak dondurularak kurutulmuş fare spermi uzay istasyonundaki altı yıllık görevden sonra bile canlı kalmayı başardı.

Bu zorlukların üstesinden gelmek için biyolog Teruhiko Wakayama ve meslektaşları ISS’ye iki hücreli embriyolar gönderdiler. Deney için özel olarak yapılmış bir cihaz, kırılgan, gelişmekte olan hücreleri tutuyordu. Deney bittikten sonra hücreler analiz için Dünya’ya geri gönderildi. 360 örnekten 72’si hayatta kaldı ve bunlardan 17’si normal blastosiste dönüştü. Hasar görmemiş hücreler başarılı bir şekilde çoğaldı ve fetal dokunun veya plasentanın öncüleri olarak yeni kimlikler kazandı.

Japonya’nın Kofu şehrindeki Yamanashi Üniversitesi’nden Wakayama, prosedürde gelecekte yapılacak değişikliklerin potansiyel olarak başarı oranını artırabileceğini söylüyor. Uzay deneyinde tamamen steril koşulların bulunmamasının muhtemelen hücre ölümünü şiddetlendirdiğini söylüyor.

Blastokistler rahim dışında uzun süre hayatta kalamazlar, dolayısıyla deney yalnızca birkaç gün sürecek şekilde tasarlandı. Gelişim ilerledikçe hücrelerin nasıl bir performans sergileyeceği belli değil. Gelecekteki deneylerde ekip, bunu öğrenmek için uzay deneylerinden elde edilen herhangi bir embriyonik hücreyi farelere implante etmeyi planlıyor.

Araştırmacılar özellikle mikro yerçekiminin blastosistteki farklı hücrelerin konumlandırılması üzerindeki etkisini daha fazla test etmekle ilgileniyorlar. Fetüse yol açan hücrelerin tümü genellikle kümenin en altına çöker ve daha sonra plasentaya dönüşecek hücreler tarafından çevrelenir. Fetal hücreler bunun yerine iki noktaya ayrılsalardı, tek yumurta ikiz fareleri yaratacaklardı. Eğer daha fazla parçaya bölünürlerse, blastokistler muhtemelen yaşayamaz hale gelecektir.

Yeni çalışmada fetal öncüllerin dörtte üçünün doğru yere yerleştiği görüldü. Ancak mikro yerçekiminin gelişen hücreler üzerindeki etkisini tam olarak anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Yazan: İlknur YEŞİLYURT

Referans

Wakayama ve diğerleriUluslararası Uzay İstasyonunda değerlendirilen mikro yerçekiminin memeli embriyo gelişimi üzerindeki etkisi, 21 Kasım 2023, Science News

YouTube Kanalımız 

İlknur Yeşilyurt hakkında 158 makale
Biyoteknolog ve Moleküler biyolog. Astronomi, yeşil enerji, genetik, nanoteknoloji, biyosensörler ve biyoçözünürlük/biyouyumluluk konularına meraklı. Bilim ve kitap tutkunu.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*