Jean Baptiste Lamarck
Jean Baptiste Lamarck tam adıyla Jean Baptiste Pierre Antoine de Monet-Chevalier de Lamarck (1 Ağustos 1744 -18 Aralık 1829), bilimsel kariyerine botanikçi olarak başladı ve evrim konusunda yapmış olduğu çalışmalarıyla bilinir, 1793 yılında omurgasızlar uzmanı olarak Musee National d’Histoire Naturelle’nin kurucu profesörlerinden biri oldu. Solucanları, örümcekleri, yumuşakçaları ve diğer kemiksiz yaratıkları sınıflandırmaya yönelik çalışmaları, zamanının çok ötesindeydi.
Chevalier de Lamarck 1801 yılında büyük bir kavramsal adım attı ve eksiksiz bir evrim teorisi önerdi ”Dönüşüm Teorisi’’. Bununla beraber Darwinin, türlerin zaman içinde yeni türlere dönüştüğünü yani yaşamın evrimleştiğini öne süren ilk doğa bilimci olmadığı hatta Lamarcktan etkilendiği biliniyor.Ama 18. yüzyılda, Buffon ve diğer doğa bilimciler, yaşamın yaratılıştan beri sabit olmayabileceği fikrini ortaya atmaya başladılar.1700’lerin sonunda paleontologlar, Avrupa’nın fosil koleksiyonlarını şişirerek, değişmeyen bir doğal dünyayla çelişen geçmişin bir resmini sunuyorlardı.
Dönüşüm Teorisi
Lamarck evrim teorisini ortaya atan ilk bilim insanı olarak kabul edilir.Türlerin kademeli değişiminin gerçekleşebileceği, ayrıca hayatın basit başladığını ve daha karmaşık hale geldiğini söyleyerek değişimin tanımını zamanla genişletti. 1809’da Philosophie Zoologique’i yayınladı ,burada, değişimin yavaş yavaş türlere dahil edildiği ve nesiller boyunca aktarıldığı iki parçalı bir mekanizmayı tanımladı. Teorisine alternatif olarak dönüşüm teorisi veya basitçe Lamarckizm denir. Bugün Lamarck’ın çalışması ileriye doğru atılmış büyük bir adım olarak görülse de, yaşamı boyunca pek tanınmadı.
Lamarck’ın evrim mekanizmasının ilk kısmına göre kullanılan organlar gelişirken kullanılmayan organlar ise köreliyordu. Philosophie Zoologique adlı eserinde bunu şöyle tanımlar: ”Eğer bir organ fazla kullanılıyorsa, o organ gelişmesini sürdürerek, daha etkin bir yapı kazanır.”
Kullanım ve kullanılmama kavramını açıklamak için kullanılan klasik örnek ise zürafaların ihtiyacı doğrultusunda uzayan boyunlarıdır. Lamarck’ın teorisine göre, belirli bir zürafa, yaşam boyu yüksek dallara ulaşmak için zorlanırsa, uzun bir boyun geliştirebilir. Lamarck’ın kullandığı bir başka örnek de su kuşlarının perdeli ayaklarının olmasıdır. Suda yüzmek için yıllarca ayak parmaklarını zorlayan bu kuşların, yüzmelerini daha iyi hale getirmek için uzun, perdeli ayak parmaklarına sahip olduklarını öne sürdü.Bu iki örnek, kullanımın bir özelliği nasıl değiştirebileceğini göstermektedir.Diğer yandan Lamarck, kullanmamanın bir özelliğin azalmasına neden olacağına inanıyordu. Örneğin penguenlerin kanatları diğer kuşların kanatlarından daha küçük olacaktır çünkü penguenler onları uçmak için kullanmazlar. Ama “mükemmelliğe doğru doğal bir eğilim” tartışmalarına rağmen bunun nasıl olabileceğini açıklayamaması bu teorinin çöküşünü getirdi.
Lamarck’ın evrim mekanizmasının ikinci kısmına göre yeni kazanılan bir özellik gelecek nesillere kalıtım yoluyla aktarılabiliyordu, yani kazanılmış özelliklerin kalıtımını içeriyordu. Bireyin yaşamı boyunca değişen veya edinilen özelliklerin yavrularına aktarılabileceğine inanıyordu. Uzun boyunlu olan zürafalar, ebeveynlerinin doğuştan sahip olduğu kısa boyun yerine uzun boyunlu yavrulara sahip olacaktı. Bazen Lamarckian kalıtım olarak adlandırılan bu tür kalıtım, o zaman kalıtsal genetiğin keşfiyle çürütülmüştür.
Ancak, Lamarck’ın kalıtım fikirlerinin zamana direnen bir uzantısı, evrimsel değişimin kademeli ve sürekli olduğu fikridir. Eski deniz kabuklarını inceledi ve ne kadar eskiyse o kadar basit göründüklerini fark etti. Bundan, türlerin basit bir şekilde başladıkları ve sürekli olarak karmaşıklığa doğru ya da kendi deyimiyle mükemmelliğe daha yakın oldukları sonucuna vardı.
Darwin’den Farklı Olarak Lamarck
Lamarck’ın yaptığı evrim için neredeyse aynı kanıtlara körelmiş yapılar ve doğal seçilim gibi kanıtlara dayanıyordu.Ancak Darwin Lamarck’tan tamamen farklı argümanlar yaptı. Darwin, yaşam tarihi boyunca ilerleyen bir karmaşıklığı kabul etmedi. Karmaşıklığın, tıpkı modern biyologların bu süreci gördüğü gibi, yaşamın bir nesilden diğerine yerel koşullarına uyum sağlamasının bir sonucu olarak geliştiğini savundu.Ama Darwin’in fikirleri de tamamen modern değildi. Darwin, kalıtımla ilgili birkaç farklı fikri denedi ama reddedildi (Lamarck’ın savunduğu gibi edinilmiş özelliklerin kalıtımı dahil) ve özelliklerin ebeveynden yavruya nasıl geçtiği konusunda hiçbir zaman tatmin edici bir sonuca varamadı.
Lamarck’ın Evrim Teorisi bütün türler için “ortak bir ata”yı savunmamıştır. Buffon “kökensel türler”in, birçok türün “ortak ataları” olduğunu savunmuş, fakat evrim fikrini reddettiği için tüm türler için “ortak bir ata”yı reddetmiştir. Lamarck ise, kendiliğinden türeyen birçok basit canlı formlarından kompleks canlıların farklı evrimsel çizgilerde oluşumunu öngördüğü için “ortak bir ata” fikrine yabancıydı.
Lamarckian kalıtım, günümüzde ders kitaplarından bilinen ve 1800’lerin sonlarında Mendel’in çalışmalarının keşfiyle başlayan modern genetik kalıtım anlayışımız için tarihsel bir karşıtlık olarak kullanıldığı bir fikirdir.Yanlış yaptığı her şeye rağmen, Lamarck ilk kez evrimsel değişimi tasavvur eden kişi olarak tanınabilir.
Yazan: Aslı TAŞCİ
Kaynaklar:
Evrim ve Lamarck: Lamarck: Dönüşüm Teorisi | Kıvılcım Notları
Jean-Baptiste Lamarck | Biyografi, Evrim Teorisi ve Gerçekler | Britannica
Bir yanıt bırakın