Kan Dolaşımının Keşfi: William Harvey Kimdir?

Kan Dolaşımının Keşfi: William Harvey Kimdir?

William Harvey, (1 Nisan 1578-3 Temmuz 1657) insan vücudundaki sistemik kan dolaşımını tam olarak ve ayrıntılarıyla keşfeden ve öne sürdüğü bu fikri desteklemek için yeni argümanlar ve deneyler ortaya koyan, çalışmalarıyla anatomi ve fizyoloji bilimlerine çok önemli katkılarda bulunmuş İngiliz tıp doktorudur.

Kan Dolaşımının Keşfi: William Harvey Kimdir?

Yaşamı ve Eğitimi

Harvey’nin babası bir arazi sahibi ve çiftçiydi; iki kız ve yedi erkek kardeşi vardı. Harvey Canterbury’deki King’s School’a gitti ve Cambridge’deki Caius College’da tıp ve sanat eğitimi aldı. Daha sonra eğitimine o dönemde Avrupa’nın en önde gelen tıp okulu olan Padua Üniversitesi’nde devam etti. Burada üzerinde önemli etkisi olacak olan İtalyan anatomist ve cerrah Hieronymous Fabricius’un öğrencisi oldu.

Harvey Padua’dan tıp derecesini 25 Nisan 1602’de aldı ve daha sonra doktorluk yapmak üzere İngiltere’ye döndü. 1064’te yine Londralı bir doktor olan Launcelot Browne’ın kızı Elizabeth Browne ile evlendi. Çiftin çocukları olmadı. Harvey 1607’de Londra Kraliyet Tıp Akademisi’ne kabul edildi ve hayatının geri kalanında bu topluluğun aktif bir üyesi olarak çalıştı. 1609’da St. Bartholomew’s Hastanesi’nde çalışmaya başladı ve buradaki görevini sadık bir monarşi destekçisi olduğu için parlamento güçleri tarafından 1643’te görevinden alınana kadar sürdürdü.

Harvey 1618 yılında Kral I. James’in doktoru olarak atandı ve bu görevine I. Charles’ın tahta geçtiği 1625 yılına kadar devam etti. Harvey bu süreçte dikkate değer çalışmalar yaptı ve içlerinde yazar ve filozof Sör Francis Bacon’ın da bulunduğu pek çok önemli insanla tanıştı. 1625’te James’in son hastalığı sırasında görev yapan bir grup doktora liderlik etti ve kralı zehirlemekle suçlanan Buckingham Dükü George Villiers davasında önemli bir tanık olarak bulundu. Harvey daha sonra James’e sağladığı bakım nedeniyle kral I. Charles tarafından ödüllendirildi. Kral Charles ve Harvey’in dostane bir ilişkileri vardı; Harvey’in kraliyet geyik sürüsü üzerinde deneyler yapmasına izin veriliyor ve ilginç tıbbi vakaları krala sunabiliyordu.

Kan Dolaşımının Keşfi: William Harvey Kimdir?

Harvey Avrupa’da cadı avı döneminde yaşadı. 1634’te vakaların birine dahil edildi ve cadılıkla suçlanan dört kadını incelemekle görevlendirildi. O dönemde cadılara inanmak çok yaygındı ve varlıklarını inkâr etmek sapkınlık olarak görülüyordu; herhangi bir şüpheli davranış veya vücuttaki bir izi cadılığın delili olarak görmek çok kolaydı. Harvey vakayı açık fikirlilikle ele aldı ve cadılığı gösteren kanıtlara bilimsel açıklamalar bulmak istedi. Onun incelemesi sonucu cadılıkla suçlanan kadınların masum olduğuna karar verildi.

Harvey’in yaşadığı en kötü talihsizliklerden biri, 1642 yılında parlamento birliklerinin Whitehall’daki evini basarak tamamen harap etmesiydi. Bu saldırıda büyük miktarda yazılı çalışmasını kaybetti. Bunlar arasında büyük bir araştırmanın sonucu olarak yazdığı böcek soyları üzerine olan kitabı, hasta notları, otopsi incelemelerinin ve hayvan diseksiyonlarının sonuçları yer almaktaydı. Kendisi bu olayı hayatının en büyük işkencesi olarak tanımlayacaktı. Bundan da kötüsü daha sonra 1666’da, büyük Londra yangını Harvey’in kurulmasına yardımcı olduğu Kraliyet Tıp Akademisi Kütüphanesi’ni de yutacak ve orada daha da fazla kayıtlı materyal kaybedilecekti.

Harvey hayatının ilerleyen yıllarında gut hastalığı, böbrek taşları ve insomnia ile mücadele etti ve 3 Temmuz 1657’de, 79 yaşında, inme nedeniyle öldü.

Kan Dolaşımının Keşfi

Harvey’in esas çalışması 1628’de Latincesi ve 1653’te de İngilizce bir versiyonu basılan Hayvanlarda Kalbin ve Kanın Hareketi Üzerine Anatomik Çalışmalar (Exercitatio Anatomica de Motu Cordis et Sanguinis in Animalibus )(Anatomical Exercise on the Motion of the Heart and Blood in Animals) isimli eseriydi. En önemli başarısı kanın, arter ve venlerden oluşan tek bir sistem boyunca pompalanarak insan vücudunu hızlı bir şekilde dolaştığını anlaması ve bu hipotezini doğru argümanlar ve deneylerle desteklemesiydi. Daha önceleri de hem Avrupa (16. yüzyıl İspanyol hekimi Servetus) hem de İslam (13. yüzyıl Müslüman hekim Ibn al-Nafis) geleneğinde kanın bütün vücudu dolaşmaksızın kalpten akciğerlere ve oradan da tekrar kalbe dönüşüyle ilgili bir “küçük dolaşım” fikri mevcuttu. Ancak Harvey’den önce vücutta birbirinden ayrı iki kan sistemi olduğuna inanılıyordu. Biri mor renkli “besleyici” kanı taşıyordu ve karaciğerden vücudun diğer bölgelerine besin taşımak için venleri kullanıyordu. Diğeriyse parlak kırmızı, “canlandırıcı” veya “yaşamsal” kanı taşıyordu ve akciğerlerden gelen hayat verici unsuru dağıtmak için arterleri kullanıyordu. Günümüzde bu kan sistemlerinin oksijenden fakir ve zengin kan olduğu bilinmektedir. Ne var ki o dönemde oksijenin kan üzerindeki etkisi henüz anlaşılmış değildi. Üstelik kanın vücut boyunca dolaştığı düşünülmüyordu. Vücutta üretildiği oranda aynı anda kullanıldığına inanılıyordu. Arter ve venleri bağlayan küçük damarlar olan kapillerlerin varlığı da henüz bilinmiyordu. Kapillerlerin varlığı Harvey’den sonra da 17. yüzyılın daha ileri zamanlarına, mikroskopun icadına kadar bilinmez kaldı.

Harvey kendisini dolaşımın keşfine götüren şeyin venöz valfleri dikkate almak olduğunu söylüyordu. Venöz valflerin, yani venlerin içinde kanın bir tarafa doğru akışına izin verirken karşı yöndeki akışı güçlü bir şekilde engelleyen kapakçık mekanizmalarının varlığı biliniyordu. Ve bu kapakçıkların kanın yer çekimi etkisiyle göllenmesinin önüne geçmek üzere çalıştıkları düşünülüyordu. Fakat Harvey bütün bu kapakçıkların kalbe doğru yönelim gösterdiklerini ortaya koymayı başardı. Örneğin boyundaki jugular vende kapakçıkların aşağı baktığını ve yer çekimine bağlı göllenmeyi önlemek yerine kanın kalpten uzaklaşmasını önlemeye yönelik olduğunu gösterdi.

Harvey’in esas deneyi kalpten geçen kanın toplam miktarıyla ilgiliydi. Ventriküllerin hacmi, kanı pompalamakta ne kadar etkili oldukları ve kalbin dakikadaki atım sayısıyla ilgili tahminlerde bulundu. İyimser tahminlerle bile o zamanki kan akımı anlayışına uygun olamayacak kadar fazla kanın kalpten geçtiğini göstermeyi başardı. Harvey’in değerleri kanın dakikada 0,5-1 litre kan pompaladığını gösteriyordu (modern bilgilere göre kalp istirahatte dakikada 4 litre, egzersiz sırasında ise 25 litre kan pompalar). İnsan vücudunda toplam yaklaşık 5 litre kan bulunmaktadır. En basit haliyle anlatmak gerekirse vücut bu kadar kanı bu kadar çabuk üretemez ve tüketemez, bu nedenle kan dolaşmak zorundadır.

Harvey’in ayrıca kalp atımının doğasını araştırmış olması da önemlidir. Harvey’den önce kalp atımının aktif fazında kaslar kasıldığında kalbin iç hacminin arttığı düşünülüyordu. Yani o zamanki anlayışa göre kalbin aktif hareketi kanı kendisine doğru çekmekti. Harvey birçok hayvanda, özellikle de kalp atımları yavaş olduğu için soğuk-kanlı veya ölmeye yakın hayvanlarda, kalp atımlarını gözlemledi. Ve kalbin aktif fazında, yani kaslar kasıldığında, kalbin iç hacmini azalttığı ve kanı büyük bir güçle kalpten dışarı attığını fark etti.

Harvey’in dolaşım teorisine başlangıçta muhafazakâr hekimler tarafından karşı çıkıldı ancak ölümünden önce bulguları yeterince anlaşılmış ve açığa çıkmıştı. Harvey dolaşımla ilgili keşfini yüksek ihtimalle 1618-19 yılları arasında yapmıştı. Ancak insan vücudunun işleyişiyle ilgili böyle majör bir düşünce değişikliğinin hızlı bir reddediliş ve alaya alınmaktan kaçınması için sağlam argümanlar ve deneylerle desteklenmesi gerekmekteydi, keşfin yayınlanmasının bu derece gecikmesi buna bağlanabilir. 1649 yılında Harvey, Kan Dolaşımı Üzerine İki Anatomik Çalışma (Exercitationes Duae Anatomicae de Circulatione Sanguinis, ad Joannem Riolanem, Filium, Parisiense) (Two Anatomical Exercises on the Circulation of the Blood) isimli eserini Fransız anatomist Jean Riolan’ın eleştirilerine cevap olarak yazdı.

William Harvey Üzerindeki Rönesans Etkileri

Harvey yaptığı sayısal deneyler ve geliştirdiği kalbin pompa modeliyle bilimsel devrimde önemli rol oynamış 17. yüzyılın yeni matematiksel ve mekanik fikirlerinden etkilenmiş veya onları desteklemiş bir kişi olarak düşünülebilirse de aslında burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var. Harvey kan akımını matematiksel olarak tespit etti ve tespitleri de gerçeğe oldukça yakındı ama o savını güçlendirmek için kasıtlı olarak daha aşağı tahminleri kullandı. Bu örneğin Galileo gibi birinin matematik yasaları oluşturan hassas hesaplamalarından çok farklıdır. Harvey’in kalbi bir pompa olarak görmüş olması önemlidir, fakat onu mekanik bir pompa olmaktan çok organik bir pompa olarak gördü. Ayrıca kanı kendine ait indirgenemez, mistik bir yaşam gücü sahibi olarak yorumladı. Harvey, Fransız filozof ve matematikçi Descartes’ın mekanik felsefesine ve insan vücuduyla ilgili herhangi bir saf mekanik algıya derinden ve kesinlikle karşıydı.

Kan Dolaşımının Keşfi: William Harvey Kimdir?

Harvey, Yunan filozof Aristoteles’in fikirlerinden ve Rönesansın doğal sihir geleneğinden çok etkilenmişti. Kan dolaşımıyla ilgili ana analojisi hava durumu sistemiyle olan makrokozmos/mikrokozmos benzetmesiydi. Bir makrokozmos/mikrokozmos analojisi küçük bir sistemle büyük bir sistem arasındaki benzerlikleri görür. Yani denilebilir ki güneş sistemi bir makrokozmos örneğiyken atom bir mikrokozmos örneğidir. Rönesans doğal sihir geleneği ise insan vücudunun bir mikrokozmos örneği olduğu düşüncesine çok meraklıydı. Harvey’e göre makrokozmos Dünya’nın hava durumu döngüsüydü. Su, Güneş’in etkisiyle buhara dönüşüyor, buhar yükseliyor, soğuyor ve yağmur olarak tekrar yeryüzüne dönüyordu. Mikrokozmos ise insan vücuduydu; kalbin etkisi kanı ısıtıyor ve değiştiriyor, kan daha sonra ekstremitelerde tekrar soğutuluyordu.

Bu konu Harvey için kritik önemdeydi. Çünkü nasıl oluyordu da tek bir sistem içinde arter kanı bu kadar hızlı, etkili ve sabit bir şekilde venöz kana (ve tam tersi) dönüşebiliyordu? Bu, Harvey’i bu benzetmeyi yapmaya yönelten kilit bir soruydu. Harvey’in değişiklikle ilgili savlarında kullandığı terminolojinin büyük kısmı da döneminin simya biliminden alınmıştı. Harvey daha çok bir geç Rönesans dönemi insanıydı, bilimsel devrim ve onun mekanik doğasının insanı değildi.

Üreme Üzerine Çalışmaları

Harvey kariyerinin daha sonraki dönemlerini daha çok hayvanlarda üremenin doğası üzerinde çalışarak geçirdi. Embriyonik gelişmenin anne vücudu dışında oluştuğu yumurtlama ile çoğalmaya örnek olarak tavuklar ve embriyonik gelişmenin anne vücudu içinde oluşarak canlı yavru doğurulması ile üremeye örnek olarak da geyikler üzerinde çalıştı. Bu alandaki çalışmaları gözlemsel ayrıntılar yönünden büyük bir zenginlik yarattı.

Kan Dolaşımının Keşfi: William Harvey Kimdir?

O dönemde üremenin nasıl ilerlediği henüz pek anlaşılabilmiş değildi; Harvey embriyonun oluşumunda sperm ve menstrüel kanın rollerini araştırdı. Gözlemleri olağanüstüydü ancak bu tip konular mikroskopun kullanımına kadar tam olarak çözülemedi.

Yazan: Alev Özlem ÖZDEMİR

Kaynak*

YouTube Kanalımız

Alev Özlem Özdemir (Gümüş Yazar) hakkında 25 makale
Hacettepe Ünv. Tıp Fakültesi Anadolu Ünv. İktisat Fak. Uluslararası İlişkiler mezunu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olarak çalışıyor

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*