Kopernik Devrimi ve Evren Modelleri
Matematikçi ve gökbilimci Polonyalı bir Katolik olan Nikolas Kopernik’in evrenin merkezini yeryüzü değil Güneş olduğunu savunan görüşü ile kozmolojik bir devrim yaşanmıştır. Onun evren modeli yalnız bilim tarihinde değil, insanın “her şeyin merkezinde” bulunduğu eski sisteme karşı çıkarak Dünya’ın sıradan küçük bir gezegen olduğunu savunması yüzünden düşünce tarihinde de bir dönüm noktası olmuştur. Böylesi etkileri nedeniyle gözlem ve hesaplamalarını içeren kitabı “Dönüşler Üzerine” nin yayımlanmasından sonraki 150 yıl içinde gelişen olaylar ve dönüşümler, “Kopernik Devrimi” diye anılır.
Dünya merkezli evren görüşü yaklaşık iki bin yıl önce Aristoteles’in kurduğu ve sonrasında İskenderiyeli Ptolemaios’un (Batlamyus’un) geliştirdiği bir modele dayanıyordu. Avrupa’da 1400’lü yıllardan 16.yüzyıla kadar kabul gören bu model Ptolemaios’un MÖ 150 yıllarına dayanan “Algamest” adlı eserinde yaratılmıştır. Bu modelde Dünya; küre şeklinde, merkezde ve sabitti. Üzerinde yıldızların olduğu ötesinde boşluk dahi olmadığına inanılan bir kürenin içindeydi. Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter, Satürn ve yıldızlar büyük bir kürenin dışında muntazam bir hızla dairesel hareketler yapıyorlardı. Yerküremizin etrafında dönen bu gezegenler tümüyle saydam kürelere bir tür merkezsel tekerlek aracılığıyla takılı durumdaydılar. Küre dönerken beraberinde tekerlekleri de döndürüyor ve gezegenlerin hareketini sağlıyordu. Bu makine modeli gezegenlerin devinimlerini az bir farkla önceden gözlemlemeyi mümkün kılan, dakik bir ölçü sayılabilecek nitelikteydi. Ortaçağ’da Klise Aristotelesçi bu kozmolojiyi Hristiyanlıkla birleştirerek desteklediği için Ptolemaios’un evren modeli, astronominin gelişmesini bin yıl kadar bir engelleme sağlamıştır.
Ptolemaios her ne kadar evrenin merkezini Güneş kabul eden bir görüş üzerinde durmuş olsa da Aristo fiziği uyarınca, yerkürenin hızla dönebilmesinin gözlem kurallarına aykırı olması nedeniyle bundan vazgeçmiş ve yerkürenin merkezde olduğuna inanmıştır. Johannes Kepler de, Gök cisimlerinin her gün doğup battığını görmemiz ve Dünya’nın döndüğünü algılayamamız karşısında bu inancı çok doğal bularak “Daha önceden eğitilmemiş bir zihnin, yeryüzünün üstü gök kubbeyle örtülü büyük bir ev olduğundan daha başka bir şey düşünebilmesi olanaksızdır.” diye yazmıştır.
Kopernik modeli asırlardır Avrupa’da kabul gören Ptolemik sistemden farklıdır ve Ptolemaios’un matematiksel hesaplamalarının gök olaylarını açıklama konusunda elde ettiği başarının yanı sıra Hristiyanlığın evren görüşü haline gelmesi nedeniyle de birçok kişinin hoşuna gitmeyecek bir yeniliktir. Bu model gezegenlerin devinimleri konusunda Ptolemaios’un küreleri kadar başarılıydı ve birçok avantajı daha vardı.
Aristocu fikre nazaran gezegensel küreler arasındaki boşluğu kabul ederek Güneş yılının uzunluğunu hesaplayabiliyordu ve Dünya’nın eskeninin yörüngesinin yüzeyine dik olmadığını söyleyerek mevsimlerin oluşumu ile ilgili belirgin açıklamalar yapabiliyordu. Gezegenlerin ters yönde dönmesiyle ilgili de dikkat çekici açıklamaları vardı. Kopernik’in bu gözlem ve hesaplamalarını içeren eseri Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine (De Revolutionibus Orbium Coelestium), 1543 yılında yayımlandı. Papa’ya ithaf ettiği eserinde amacı diğer gökbilimcilerin modelini değerlendirmesi ve incelemesiydi bu yüzden bilerek herkesin okuyup anlayabileceği bir dilde yazmaktan çekindi. Hatta kitabın başına Platon’un Akademisi’nin kapısında yazan ünlü “Geometriden haberi olmayanlar girmesin.” sözünü koymuştur.
Kopernik Dünya’nın devindiğini öne süren ilk insan değildi ve kendi de böyle bir iddia sunmuyordu. Eserinde kendi görüşüne fazlaca benzettiği bir evren görüşü olan Aristarkus’a gönderme yapıp diğer Eski Çağ kaynaklarının da çoğunu anmıştır. MÖ 3.yüzyılın ortalarında Eski Çağ’ın Kopernik’i olarak anılan Aristarkos günümüz modern modeline çok benzer bir şekilde Güneş’in merkezde olduğu Dünya’nın da onun etrafında döndüğü bir model ileri sürmüştür. Aristarkos’un yanı sıra Demokritus ve Leukippos gibi atomcular da benzer görüşler sunmuşlardır ancak o dönemde bunu kanıtlayacak güçlü kanıtlara sahip olmadıklarından ötürü kabul görmemişlerdir.
Kopernik’in kendince eski bir görüşü canlandırıp bir reform önermesinin ardından yaşanan düşünsel devrimin asıl mimarları Galileo Galilei, Tycho Brahe ve Johannes Kepler’dir. Bütün bu gelişmelere karşın Aristo Ptolemi modeli ancak 18.yüzyılda silinebilmiştir. Galileo’nun gözlemsel, Kepler’in kuramsal açıdan geliştirmeleri ile çağdaş astronominin temelleri atılarak gök mekaniğine giden yol açılmıştır.
Yazan: Next Gen Space Ekibi
Instagram: nextgenspace
Twitter: nextgenspc
YouTube: Next Gen Space
Kaynak**
Thomas S. Kuhn, Kopernik Devrimi, Ankara: İmge Yayınlar
Nicolaus Copernicus, Gökcisimlerinin Dönüşleri Üzerine, İstanbul: YKY
Bir yanıt bırakın