Küresel Tehdit: Zombi Bakteriler ve Virüsler
Zombi bakteri ve virüsler yine tüm felaketlerin tek sorumlusu olan insan sayesinde gün yüzüne çıkan canlılardır. Peki nedir bu zombi bakteriler? Öldükten sonra tekrar dirilip kendi neslini mi yok ediyor? Ortaya çıkış sebepleri nedir?
İnsanlar asırlardır bakteri ve virüsler ile iç içe yaşıyor. İnsanlar bakteri ve virüslere karşı direnç geliştirirken, bu canlılarda insanları enfekte etmenin başka yolunu bulup, hayatta kalmaya çalışıyor. Bizler bu canlılara yani hastalık etmenlerine karşı ne tür önlemler alıp bir direnç kazanıyoruz?
Küresel ısınmanın olumsuz etkilerinden biri, eski bakteriler, mikroplar, patojen virüsler, mantarlar gibi Permafrost’ta donmuş halde bulunan enfeksiyona sebep olan canlılar, sıcaklığın artmasıyla salınması ve insanları savunmasız yakalayacak salgın risklerinin pusuda beklemesi olarak belirtiliyor.
Bir asıra yakın bir zamandır, onlara yeni bir silahla saldırdık: Antibiyotik.
Onlar da yavaş yavaş antibiyotiklere karşı direnç geliştirdi. Bakteri ve virüslerle savaşımız devam ediyor. Ancak son yüzyılda bu savaşta daha önce karşımıza çıkmayan tamamen yeni bir soru ile karşı karşıyayız. Binlerce yıldır karşılaşmadığımız ya da hiç görmediğimiz zombi virüs ve bakterilerle karşı karşıya kalırsak ne olacak? Bu soruya birkaç örnekle cevap bulmaya çalışalım.
Şarbon Kâbusu
2016’nın yazı Sibirya’nın en ücra köşeleri için bile çok sıcak geçti. 2 binden fazla Ren Geyiği hayatını kaybetti. Daha sonra 12 yaşın altında bir grup çocukta Şarbon hastalığına rastlanıldı. Çocuklardan sonra 27 kişide daha Şarbon hastalığı gözlendi. Şarbon neredeyse bir asırdır gözlenmemişti. Peki nereden gelmişti bu şarbon? Biyolojik bir saldırı olamazdı çünkü Yamal yarımadası çok ücra bir kısımdaydı. Hastalık kaynağı nereden gelmişti? Hastalığın gizemi, toplu vakalardan yaklaşık 6 ay sonra bölgede araştırma yapan bilim insanları tarafından aydınlatıldı. Şarbon, sudan Ren Geyiklerine geçmişti. Peki suya nasıl bulaş olmuştur?
75 yıl önce şarbondan hayatını kaybeden bir Ren Geyiği buzullarda donarak sıkışmıştı. İnsanların sebep olduğu küresel ısınma sonucunda buzullar erimiş ve bölge sularına karışmıştı. Hastalığın önüne geçildi, hastalar tedavi edildi, bulaş kaynakları ortadan kaldırıldı.
Peki her geçen gün değişen iklim ve beraberinde gelen küresel ısınma sonucunda daha tehlikeli türler ortaya çıktığında nasıl baş edilebilecek?
Tüm bilim dünyası bu soruya cevap arıyor. Küresel ısınma sonucunda yükselen sıcaklıklar ki bu yükseliş kutup bölgesinde üç kat daha hızlı gerçekleşiyor. Her yıl 50 cm’lik buzun erimesine neden oluyor. Bunun sonucunda buz altında kalan katmanlar açığa çıkarak bizlere daha önce hiç karşılaşmadığımız şeyler ile sürpriz yapıyor.
Donmuş toprak, virüs ve bakterileri milyonlarca yıl hayatta tutabilecek ideal bir ortam. Bu da 75 yıl önce açığa çıkan Ren geyiği ve şarbon hastalığı gibi binlerce hatta belki milyonlarca yıldır saklı kalmış virüs ve bakterilerin açığa çıkmasına neden olabilir.
Başka Bir Örnekte Japonya’dan
Buzulların erimesi ile pusuda bekleyen Candida auris (C. auris) adı verilen ölümcül mantarın, ilk kez 2009 yılında Japonya’da 70 yaşındaki bir kadında ortaya çıktığı ve o günden bu yana dünyaya hızlıca yayıldığı da belirtildi.
Daha Yüzlerce Zombi Hastalık Etmenleri Gün Yüzüne Çıkmayı Bekliyor
Bilim insanları, permafrostun donuk topraklarının; soğuk, oksijensiz, karanlık ortamının, mikrop ve virüsleri çok iyi koruduğunu söylüyor ve çözülmenin sonucunda geçmiş yüzyılların; Kara Veba, İspanyol Gribi, şarbon, çiçek, kolera, humma, sıtma gibi ölümcül, bulaşıcı hastalıklarının geri gelebileceğine dikkat çekiyorlar.
Bunun yanında Şubat 2017’de NASA’dan bilim adamları, New Mexico’daki Lechuguilla Mağarası’nın, 1.000 fitlik yeraltında, kristallerde 10-50,000 yıllık bakteriler bulduklarını açıkladılar. Antik zombi bakterilerin, 4 milyon yıldan fazla bir süredir yaşadığı öne sürülüyor, kristallerin küçük, sıvı cepleri içine hapsedilmişlerdi, çıkarıldıktan sonra canlanarak, çoğalmaya başladılar.
Son sağlık haberleri, Aussie (Avustralya) gribinin 200 gün içinde 33 milyon insanı öldürebileceği öngörüsünde.
Aşısı bulunmayan virüse karşı çalışma başlatıldı. Küresel Sağlık Konseyi Başkanı, ölümcül bir grip mutasyonunun her an kapımızı çalabileceğini ve insanlığın tarihindeki en ölümcül salgın olabileceğini bildirdi. Aussie, solunum sisteminde hızla yayılıp, zatürre, kalp zarı iltihabı, santral sinir sisteminde ciddi enfeksiyonlara yol açıyor. (Virüsün tanımı, şu an içerisinde bulunduğumuz Covid-19 salgınını anımsattı.)
Telegraph gazetesinin haberine göre ilk kez 2013 yılında İngiltere’de görülen mantar, 200’den fazla kişiyi etkiledi ve 8 kişinin ölümüne neden oldu. Halk sağlığı uzmanları mantarın ilaç tedavilerine yanıt vermediğinden çok hızlı yayılabildiği uyarısı yaparken küresel ısınmanın yükselmesiyle insan vücudunda 36-37 °C sıcaklıkta büyümek için yeterli bir ortam bulabildikleri belirtildi.
Peki Bu Durumda Nasıl Kişisel Önlemler Alabiliriz?
Öncelikle;
Biz bu çevreyi kimden ödünç aldık ve kimlere emanet edeceğiz? Bunun bilincine varmalıyız. Unutmayalım ki, HEPİMİZ BİRGÜN ÖLECEĞİZ! Beraberimiz de neden her şeyi öldürelim? Tamam da arkadaşım bencillik, aç gözlülük insanlığın doğasında var dediğinizi duyar gibiyim.
Elbette; peki bunu kim söyledi? Yaşadıklarımız gösterdi değil mi? (Evet) Yaşadıklarımız bize bencil ve aç gözlü olduğumuzu söylüyor da neden Dünya’yı mahvedenin yine insan olduğunu söylemiyor? Küresel ısınma hala durdurulabilir, hala bir şansımız var gelin bu şansı çocuklarımızın geleceğimizin elinden almayalım…
Bireysel olarak yapabileceklerimiz:
– Tek kullanımlık plastikleri kullanmamak.
– Çok sevdiğiniz parfümler deodorantlar ile yıkanmamak.
– Kimyasal temizlik ürünleri yerine çevre dostu ürünler kullanmak.
– Su fakiri bir ülkeyiz suyumuzu gerekmedikçe kullanmamak /az kullanmak.
– Nükleer, fosil yakıtlar yerine yenilebilir çevre dostu enerji kullanmak.
– Biliyor musunuz bilmiyorum ama söylemekte fayda görüyorum bir ceviz ağacı diğer bitkilere oranla ozon tabakasını 3-4 kat daha fazla onarıyor.
– Atıklarınızı minimalize hale getirmek, ayrıştırmak ya da biyodönüşebilen hale getirilenleri kullanmak. Bu maddeler çoğaltılıp gidebilir.
Bizi Neler Bekliyor?
Popüler Science dergisinde yer alan bir bölümde: «2070’te Türkiye genelinde sıcaklıklar 6 derece yükselebilir. Küresel ısınma ile mücadele için, ormanların korunması, hidroflorokarbon gazı kullanımının durdurulması, atmosfere salınan karbon miktarının aşağı çekilmesi, kimyasal gübre kullanılmaması ve fosil yakıt emisyonlarının düşürülmesi gereklidir.» ibaresi geçiyor.
Bakteriler Hayatta Kalmak için Ne Yapar?
Nature Communications dergisinde yer alan rapora göre Amsterdam Üniversitesi’nden olan ekip, toprakta bulunabilen ve Patojenik olmayan bir bakteri olan Bacillus subtilis hücrelerinin beslenme yetersizliği karşısında yaşamaya nasıl devam edebildiğini incelendi. Endospor üretemeyen bir Bacillus subtilis türü seçildi. Gözlemler sonucunda, daha önceden bilinen uyku modu haricinde, yeni bir mod keşfedildi.
UvA Swammerdam Yaşam Bilimleri Enstitüsü’nden proje lideri Profesör Leendert Hamoen, “Aktif mod, uyku modu ve bu yeni mod arasında çok net farklılıklar gördük. Normalde Bacillus çubuk şeklindedir; fakat aç kalan bakteriler neredeyse küre haline gelinceye kadar küçülür. Bakterilerin normalde aktif olan her türlü işlemi sekteye uğrar. Ancak bakteri, tıpkı uyku modundayken spora gerilediğindeki gibi tamamen durmaz. Bakteriler bölünmeye devam eder. Bölünme süresi dört günde bir, yani normalden yüz kat daha yavaş şekilde gerçekleşir.” diye belirtti.
Araştırmacılar bu modu, “zayıf-besleyici büyüme” anlamına gelen “oligotrofik büyüme modu” olarak adlandırdı. Böylece bakterilerin bölünmeye devam ederken, metabolik olarak aktif kalmaya nasıl devam edebildiği açıklanmış oldu. Ortam koşulları düzeldiğinde, bakteriler yeni koloniler oluşturmaya devam edebiliyor. Kısaca “zombi modu”, antibiyotik barajı gibi zorluklara karşı hayatta kalmak için oldukça etkili bir yöntem.
Bakteriler, enfeksiyonlarla mücadele için son çare kabul edilen ilaçlar dahil olmak üzere 18 tür antibiyotiğe dirençli hale gelmiştir. İzole kaldıklarında, bu antik antibiyotik direncinin milyarlarca yıllık olduğu bilinir. Bunun nedeni, birçok mantar türünün ve bakterilerin diğer mikroplara göre rekabet için antibiyotik üretmesidir.
Şu an halen araştırmalar bu konu üzerinde devam etmektedir. Bacillus dışında başka bakteri formlarıda bu moda geçebiliyorsa başlarda anlattığım bakterilere karşı tek silahımız olan antibiyotiklerden nasıl kaçtığını anlayabiliriz.
Yazan: İlknur YEŞİLYURT
Kaynak**
Kaynak***
Kaynak****
Kaynak*****
Kaynak******
Bir yanıt bırakın