
Psikofiziğin En Büyük Mirası: Sinyal Saptama Kuramı
Sinyal saptama kuramı (signal detection theory, SDT) psikologlar belirsizlik ortamında nasıl karar verdiğimizi ölçmek istediklerinde işe yarar. İnsanlar, bir uyaranı hissetseler de hissetmeseler de, hem duyu organlarının hem de uyaran kadar motivasyonlarının da isabetli olması beklentilerine bağlı olarak, karar vermek zorundadırlar.

SDT günümüz araştırmalarında yaygın olarak kullanılmakta olup, belki de, psikofiziğin son dönemdeki en büyük mirasıdır. Saptanmasında iki insani etmen büyük rol oynadığından, eşik sabit bir değer değildir. Bunlardan biri duyarlılıktır: Öznenin uyaranı ne kadar iyi görebildiği ya da işitebildiğidir. Diğeri ise yanıt yanlılığıdır: Emin olmadıklarında, bir uyarana “evet” demeye ne kadar hazır olduklarıdır. SDT, karar verenin pasif bir bilgi alıcısı olmadığını; aksine, belirsizlik ortamında, aktif şekilde, daha sistemli bir sinyal saptama aracılığıyla algıya dayalı zor yargılara vardığını kabul eder. Bunun için, deneyi gerçekleştirenler deney sırasında uyaranın değiştirilmediği (parazit) ve yanıtın kontrol edildiği “tuzak sorular” koyarlar. (tabloya bakınız)
Sinyal saptama terminolojisi bir uyarana “evet” yanıtı verildiğindeki isabetler, “hayır” yanıtı verildiğindeki kaçırmalar, değişim olmamasına rağmen verilen “evet” yanıtlarına karşılık gelen yanlış alarmlarve doğru “hayır” için doğru redlerden oluşur. Eğer kişi uyaranlardaki tüm değişimleri yakaladığından emin olmak istiyorsa, daha çok isabet için daha fazla yanlışlarm riski alacaktır. Aksine, kimileri de sırf yanlış alarmdan kaçınmak için “kaçırma” yaparlar. Kişinin yanıt yanlılığı araştırmacının eşik saptama tahmini açısından açıkça geri tepme yaratabilir. Bunu düzeltmek için, psikologlar kişinin yanıt yanlılığını tedbirli şekilde yönlendirip bu yönlendirmelerin öznenin kararları üzerindeki sonuçlarını gözlerler. Bu etkiler grafik yoluyla alıcı işletim karakteristiği / receiver operating characteristic, ROC) eğrisi üzerinde gösterilir.
Sinyal saptama kuramı kişilerin algıdaki değişiklik durumuna duyarlılıklarını saptamanın en iyi yoludur. Kişi bir uyaranın gerçekleşip gerçekleşmediğine karar verir, dolayısıyla motivasyon ve önceki deneyim gibi başka etmenler de işin içine karışır.
Akupunkturla İlgili Bir SDT Çalışması
Akupunkturla ilgili en önemli sorulardan biri şudur: “İğneler acıyı azaltıyor mu, yoksa hastalar kendilerine söylenenlere ikna mı oluyor?” Eleştirenler, gerçekten iğnelerin analjezik etkisinin mi, yoksa hastanın öznel ağrı eşiğinin yükselmiş olabileceğinin mi etkili olduğunu sorgulamaktadır. Bu ikincisinde kasıt, hastaların tedavisi sırasında ağrı eşikleri yükseldiğinden kendilerini iyi hissetmeleridir. İlk çalışmalardan birinde bu ağrı eşiği hipotezi incelenmiştir. İnsanlara ön koldan, uyaran olarak sıcaklık uygulanmış ve bunu 1 ile 12 (yok-dayanılmaz) arasında değerlendirmeleri istenmiştir. Değerlendirmeler akupunkturdan önce, akupunktur sırasında ve akupunkturdan sonra yapılmıştır. Tedavi acıyı azaltmışsa da, veriler akupunktura bağlı olarak hastaların ağrı eşiklerinin yükseldiğini ortaya koymuştur.
Yazan: Gözde ADIYAMAN
Kaynak: Furnham, A. (2014). Gerçekten Bilmemiz Gerek 50 Psikoloji Fikri (S. Ağıryürüyen, Çev.). İstanbul: Domingo Yayınları,. s.38-39
Bir yanıt bırakın