Bruno: Sonsuzluğuna Adanmış Bir Hayat
İtalyan filozof Giordano Bruno, aynı zamanda bir astronom ve rahiptir. Kendisi Rönesans felsefesinin biçimlenmesinde en büyük rol alan filozoflardandır. XVI. yüzyılda yaşayan bu önemli bilgin, sayısız dünyalar bulunduğunu ve bunlardan çoğunda insan yaşadığını
söylemesi üzerine 1600 yılında bir kazığa bağlanarak yakılmış, buna rağmen hayatının sonuna kadar doğru bildiklerini söylemekten vazgeçmemiş, her zaman bir bilim insanının yapması gerektiği gibi doğruları haykırmıştır. Gelin bu mükemmel bilim insanının hüzün ve ilham dolu hayat hikayesini birlikte inceleyelim.
Hepimiz yaşamımız boyunca en az bir kere evrenin merkezinde olmadığımızı, kendimizden çok çok daha büyük bir şeylerin parçası olduğumuzu düşünmüşüzdür. İşte Giordano Bruno insanların bunu bile düşünmediği, herkesin kendini evrenin merkezine koyduğu bir zamanda, 16. yüzyılda dünyaya geldi. İtalya`da soylu bir ailenin çocuğu olan Bruno`nun asıl ismi Filippo idi. Rahip olduktan sonra Giordano adını aldı. Henüz 11 yaşındayken mantık ve diyaliktik öğrenimine başladı. On dört yaşındayken Dominiken tarikatına girdi.
Sonsuz Evren Fikri
Her bilim insanında bulunan çok önemli bir özellik olan merak Bruno`da da fazlasıyla vardı. Dünya`nın evrenin merkezi olmadığı, evrenin merkezinin güneş olduğu Kopernik Modeli ile tanışan Bruno bundan çok etkilenmişti. Teleskobun bile icadından önce, gökyüzünü çıplak gözle gözlemlendiği bu dönemde dünyayı evrenin merkezine koymak gayet normal bir fikirdi. Çünkü gökyüzüne bakan herhangi bir insanın göreceği şey dünyanın etrafında dönüp duran cisimlerdi. Böylesine bir yüzyılda Kopernik Modeli oldukça sıradışı bir modeldi.
Bu modelden etkilenen ve evrenin sırlarına meraklı olan Bruno, kilisenin deposunda saklanan yasaklanmış kitapları okudu. Bu kitaplardan biri ona, kendi inandığı tanrı kadar sonsuz bir evren fikri sunuyordu. Bu Lukretius`un kitabıydı. Lukretius kitabında okuyucudan evrenin bir kıyısında durup dışarı doğru bir ok fırlattıklarını hayal etmelerini istiyordu. Bu durumda iki ihtimal vardı. Ya ok ilerlemeye devam edecek ya da bir duvara, engele çarpıp duracaktı. Ok ilerlemeye devam ederse evren sonsuz demekti. Fakat eğer ok bir engele veya duvara çarparsa o engelin ve duvarın üstüne çıkıp yeniden ok atılabilir, aynı döngü tekrarlanabilirdi. Evren her iki ihtimalde de sonsuzdu. Bu durum Bruno`nun zihninde bir ışık parıldamasına sebep oldu. Onun inandığı tanrı sonsuzdu. O halde yaratılış nasıl bundan eksik olabilirdi? Evren sonsuz olmalıydı, diye düşündü.
En Ağır Ceza
O dönemde İtalya`da düşünce özgürlüğü denen şey yoktu. Ve Bruno`nun düşünceleri ve okudukları kiliseyle uyuşmuyordu. Kilise Dünya`nın evrenin merkezi olduğunu düşünüyordu. Yasak kitapları okuması ve kiliseyle uyuşmayan düşünceleri yüzünden rahiplikten kovuldu. Bunun üzerine Bruno fikirlerini Avrupa`ya yaymaya çalışan bir gezgin olmayı seçti.
Roma Katolik Kilisesi tarafından aforoz edildi. İsviçre ve Almanya`dan sınır dışı edildi. Ardından karşısına çok güzel bir fırsat çıkmıştı. Oxford Üniversitesi`nden ders verme teklifi aldı. Oxford üniversitesinde dinleyicilere Tanrı`nın onların düşündüğü kadar küçük olamayacağını, sonsuz kudretli bir tanrının ancak sonsuz bir evren yaratacağını anlattı. Lakin orada da cahillik ve delilikle suçlandı, fikirleri saygı görmedi. Bundan da dersini almayan Bruno fikirlerini insanlara pes etmeden açıklamaya devam etmeyi denedi.
Bu çabaları en ağır cezalarla karşılık gördü. İtalya`ya geri döndüğünde Engizisyon Mahkemesi`nde yargılandı. Engizisyon Mahkemesi`nin amacı kiliseden farklı görüşler dile getirmeye cüret edenleri sorgulamak ve onlara en ağır cezaları vermekti. Engizisyonda yargılanan Bruno 8 yıl boyunca hapis yattı, çeşit çeşit işkencelere ve sorgulara maruz kaldı. Her şeye rağmen kilise onu sonsuz evren fikrinden vazgeçiremedi. Sekiz yıllık zorlu sürecinin ardından kafirlikten dolayı idama mahkum edildi. Kitaplarıyla beraber kendisi de yakılarak öldürüldü.
Son anına kadar fikirlerinden doğru bulduklarından ve onları yaymaktan vazgeçmeyen Bruno tüm bilim insanları ve bilim insanı adayları için mükemmel bir örnek teşkil etmektedir. Doğru bulduklarınızı söylemekten asla çekinmeyin.
Yazan: Fatih AĞIRAKAR
Kaynak**
Kaynak**
Bir yanıt bırakın