Su Ayısı: Tardigrada

Su Ayısı

Su Ayısı: Tardigrada

Müthiş özellikleri olan tardigradalar insanların ölümsüzlüğe yaklaşmasında bir ışık olabilir mi? Bu sekiz bacaklı mikroskobik canlılar sahip oldukları inanılmaz özellikleriyle hepimizi şaşırtıyorlar. Fotoğraflarına baktığımızda şişme bir oyuncağa benzeyen tardigradalar yani bilinen  ve söylemesi kolay adları ile su ayıları dünyada bilinen en dayanıklı canlılar.

Su ayılarının yaklaşık 520 ila 100 milyon yıldır dünya üzerinde var oldukları düşünülüyor.Bu dinazorların dünyada varoluşlarına ve sonrasında yok oluşlarına tanıklık etmiş bir canlı türü demektir.150 derece sıcaklığa  ve -272 derece soğuga dayanabilen bir tardigradanın ortalama 200 yıl yaşadığı düşünülmektedir.Solunum organları olmayan bir canlıya göre ise su ayılarının aktif kalabilmesi için mutlaka ince bir su tabakasıyla kaplı olması gerekir.Bu nedenle karada yaşama adapte olmuş su ayıları genellikle likenler,algler ,bazı omurgasız nemli kabuklu hayvanlarda yaşarlar.

Su ayılarının ortalama uzunluğu 0,1 ile 1 milimetre arasındadır. Vücutları her birinde pençeli bir çift bacak olan dört gövde bölümünden ve bir baş bölümünden oluşur.

Su ayıları, yaşam koşullarının uygun olmadığı durumlarda kriptobiyoz olarak isimlendirilen ve metabolizma faaliyetlerinin neredeyse durma noktasına geldiği pasif bir hâle geçer. Bu özellikleri sayesinde çok yüksek irtifalarda, denizlerin derinliklerinde ve Antarktika gibi çok soğuk bölgelerde hayatta kalabilirler.

Peki bu boyutu mikron düzeyinde olan ve gözle görülmesi bile mümkün olmayan tardigradaların bu kadar eşsiz özelliklere sahip olmasının temelinde ne var? Tabi ki muhteşem bir DNA yapısı.

2016 yılında bir grup bilim insanı, yüksek enerjili radyasyona karşı en dayanıklı su ayısı türlerinden biri olan Ramazzottius varieornatus’un DNA haritasını çıkardı. Gen analizleri sonucunda su ayılarının DNA’larını radyasyonun zararlı etkilerinden koruyan ve hasar gören DNA’nın onarılmasını sağlayan “Dsup” adlı bir protein keşfettiler. Bu protein, hücrenin çekirdeğindeki DNA’ya bağlanıyor.

Yüksek enerjili X-ışınları DNA’da farklı şekillerde hasarlara, örneğin DNA molekülünde kırılmalarına neden olabilir. Araştırmacılar X-ışınlarına maruz bırakılan hücrelerde Dsup proteininin, DNA molekülünde bağların kopması sonucu oluşan kırılmalar üzerindeki etkisini inceledi. Sonuçta Dsup proteininin üretildiği hücrelerde DNA molekülündeki kırılmalar sonucu oluşan kısa DNA parçalarının oranı %16 olarak bulundu. Bu oran Dsup proteininin olmadığı hücrelerde ise %33’tü. Araştırmacılara göre bu sonuçlar Dsup proteininin, X-ışınlarının DNA’da neden olduğu hasarı önemli ölçüde engelleyen benzersiz bir protein olduğunu gösteriyor.

Bütün bu DNA özellikleri aslında hem uzay araştırmalarında, radyoaktivite ile çalışanlarda yaşanabilecek kazalardaki hasarları en aza indirgemekte ve  kanser gibi radrasyon tedavisi görülen hastalıklar içinde önemli bir yol gösterici olabilir.

Tabi ki bu kadar maharetleri olan bir canlının bu dayanıklılıkla uzay araştırmalarına dahil edilmemesi mümkün olmayacaktır.Uzay koşullarına bakıldığında zaten yeterince güçlü olan tardigradlar İsveç’teki Kristianstad Üniversitesinden Ingemar Jönsson ve arkadaşları tarafından yapılan araştırmada ilk defa bir hayvanın açık uzay koşullarında hayatta kalma becerisi test edildi. Proje kapsamında Eylül 2007’de Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından 3.000 su ayısı, Alçak Dünya Yörüngesi’ne gönderildi. Su ayıları uzay ortamında 12 saat boyunca Güneş’ten gelen kozmik radyasyona ve vakum koşullarına maruz kaldı. Sonuç beklediği üzere dönen su ayılarının çoğunluğu halen hayattaydı.

Sonuç olarak tardigradalar ister dünya içi radyoaktivite araştırmalarında yer almaları, ister uzay yolculuklarında insan dayanıklılığını arttırma araştırmalarında yer almaları  ile  tek kelime ile muhteşem canlılar.

Yazar: Derya GİZLENCİ

Kaynak

Tardigratlar Uzayda Yaşamın Göstergesi Olabilir mi? Tübitak Bilim Genç, 7 Nisan 2021.

YouTube Kanalımız

Çılgın Fizikçiler (SEO Manager) hakkında 688 makale
Çılgın Fizikçiler ve Bilim İnsanları ekibi ve dışarıdan destek veren gönüllülerin yazıları.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*