Tanrının İspatı?
Yüzyıllar boyunca teologlar, Tanrının varlığını kanıtlamak için mantığın kullanıldığı ters bir bakış açısı kullandılar. 13. yüzyılın büyük Katolik din adama Aziz Thomas Aquinas, Tanrının varlığına ilişkin 5 ünlü kanıt öne attı. Bu kantlar oldukça ilginçtir çünkü günümüzde dahi hala her şeyin teorisi hakkında derin sorular sormaktadırlar.
Bunlardan üçü aslında gereksizdir. Yani, Aziz Anselmus’un ontolojik kanıtını da eklersek 3 kanıt mevcuttur:
Kozmolojik kanıt: Nesneler itildikleri için hareket ederler.
Dolayısıyla, bir şey, onlar harekete geçirir. Öyleyse, evreni harekete geçiren ilk hareket ettirici ya da ilk neden nedir? Bu Tanrı olmalıdır.
Teleolojik kanıt: Etrafımızda çok karmaşık ve gelişmiş nesneler görüyoruz. Bu nesneler her biri, tasarım sonucunda ortaya çıktı ve bir tasarımcı bulunuyor. Öyleyse ilk tasarımcı Tanrıydı.
Ontolojik kanıt: Doğası gereği Tanrı hayal edilebilecek en mükemmel varlıktır. Diğer yandan, var olmayan bir Tan hayal edilebilir. Fakat, Tanrı var olmasaydı, mükemmel olmazdı. Bu yüzden, var olmalıdır.
Tanrının varlığına iliskin bu deliller yüzyıllar boyunca kabul gördü. 19. yüzyıla gelindiği zaman Immanuel Kant ontolojik kanıtta bir kusur buldu: Mükemmellik ve varoluş iki farklı kategoridir. Mükemmel olması, bir şeyin muhakkak var olması gerektiğini doğurmaz.
Diğer yandan, kalan 2 kanıtın modern bilim ile tekrar ele alınması gerekli. Teleolojik kanıin analizi basittir. Etrafımızda çok karmaşık ve gelişmiş nesneler görüyoruz. Fakat, bizi çevreleyen yaşam formlarının karmaşığı evrimle açıklanabilir. Yeteri kadar zaman geçtiği zaman, en adapte olanın hayatta kalması (doğal seçilim) yoluyla yalnız şans evrimsel süreci şekillendirebilir. Yani, daha karmaşık tasarımlar, daha az karmaşık olanlardan rastgele ortaya çıkabilir. Yaşam için, bir ilk tasarımcıya gerek yoktur.
Bunlara karşın, kozmolojik kantın analizi pek de kolay değildir.
Günümüzde fizikçiler, videonun geriye doğru sarma yöntemi ile; evrenin, onu harekete geçiren ilk etkinin Büyük Patlama ile başladığını gösterebilirler. Fakat, Büyük Patlama’nın öncesine gitmek için çoklu even teorisini kullanılması gerekir. Bununla birlikte, çoklu even teorisinin Büyük Patlama’nın nereden geldiğini açıkladığını varsaydığımızda, karşımıza şu soru çıkar: Çoklu evren nereden geldi? Son olarak, çoklu evrenin her seyin teorisinin mantıksal bir sonucu olduğu söylendiğinde ise, şu soruyla karşımıza çıkar:
Her seyin teorisi nereden geldi?
Bu, fiziğin sona erdiği, metafiziğin devreye girdiği noktadır.
Fizik, fizik yasalarının nereden geldigi hakkında herhangi bir şey söylemez. Bu nedenle, Aziz Thomas Aquinas’in ilk hareket ettirici veya ilk neden üzerine sunduğu kozmolojik kant bugün bile geçerliliğini korumaktadir.
Herhangi bir her şeyin teorisinin temel özelliğinin simetri olması muhtemeldir. Fakat bu simetrinin kaynağı nedir? Bu simetri, derin matematiksel doğruların bir yan ürünü olacaktır.
Peki, matematik nereden gelir? Bu soru söz konusu olduğunda, her şeyin teorisi yine cevapsız kalmakta.
Katolik bir din adamı tarafından 8 yüz yıl önce ortaya atılan sorular, yaşamın ve evrenin kökenini anlama yolunda kat ettiğimiz bunca muhteşem mesafeye karşın bugün hala geçerliliğini korumaktadir.
Yazan: Selim ÖZTEMEL
Tanrı Denklemi – Michio Kaku
Bir yanıt bırakın