Var Olmama ve Kaygı
May var olmanın ne anlama geldiğini anlayabilmek için kişinin var olmayabileceğini (yok olabileceğini) kavramayı gerektiğini belirtmiştir. Kişiliğin öznel ve nesnel bölümleri iç içe geçmiş olsa da dünyada brolma ile ilgili kesin olan tek gerçek vardır ki o da ölümdür. Ölümden hiçbirimizin kaçması mümkün değildir. Narin varoluşumuz her an bir kaza ya da hastalıkla şok bir şekilde yok olabilir. Her ne kadar ölüm varolmamanın tek yolu değilse de en açık ve belirgin olanıdır. Ölme olasılığımızla yüzleştiğimizde yaşam bizim için daha önemli ve daha anlamlı hale gelir. Yaşamda görece olmayan ve kesin olan bir şey varsa o da bir gün öleceğimiz gerçeğidir. Bu farkındalık kişinin varoluşuna ve yaşamına anlam katar. Ölümlü düşünerek kendi var olmayışımızla cesaretle yüzleşmediğimiz zaman varolmama deneyimini alkol ya da uyuşturucu bağımlılığı, ayrımsız cinsel ilişki arayışı ya da diğer zorlantılı davranışlar biçiminde yaşarız.
Kişi öz-farkındalığını azaltarak ve kendi bireyselliğini inkar ederek varolmama korkusundan kaçınmaya çalışır. Ancak bu da kişide boşluk ve umutsuzluk duygularına yol açar. Dolayısıyla insanlar varolmama duygusundan kaçmaya çalışır. (korku) Ancak bu da kişide boşluk ve umutsuzluk duygularına yol açar. Dolayısıyla insanlar varolmama korkusundan kaçmanın bedelini daha kısıtlanmış bir varoluşla ödemektedirler. Sağlıklı olan ise ölümün kaçınılmazlığı ile yüzleşerek ve ölümün varolmanın ayrılmaz bir parçası olduğunu kabul ederek daha anlamlı bir varoluş sürdürmektedir.
Yaklaşan ölüm gerçeği, reddedilme ve küçük görülmelerin yarattığı psikolojik zedelenmeler acı veren bir duygu olan kaygının ortaya çıkmasına yol açabilir. Rollo May’e göre kaygı; bireyin kişiliğinin varolması için zorunlu olduğuna inandığı değerlerinin ya da doğrudan varlığının tehdit altında olduğu durumlarda ortaya çıkan bir duygudur. Kişinin varoluşunun tehdit altında olduğuna ilişkin öznel yargısı, yaşamının yok olacağı ve bir “hiç” olacağı duygusunu geliştirmesine yol açar.
Kaygı ontolojik olduğu için korkudan farklıdır. Örneğin bir öğrencinin yolda karşılaştığı, çok değer verdiği bir hocasının kendisini görmeden yanından geçip gitmesi nedeniyle öz-güveni sarsılabilir. Öğrenci “Ben göze çarpmayacak kadar değersiz miyim?” diye kaygılanabilir. İnsan belirli bir kimsenin, bir statü sembolünün veya bir pozisyonun varlığı olmadan yaşayamayacağını düşündüğünde de kaygı yaşayabilir.
May’e göre özgürlük beraberinde kaygıyı da getirmektedir ve kaygı olmaksızın özgürlük, özgürlük olmaksızın da kaygı olmaz. Kierkegaard’ın da belirttiği gibi kaygı, özgürlüğün insanın başını döndürmesidir. Bu baş döndürücü deneyim hoş olabileceği gibi nahoş da olabilir. Yaşanacak kaygı, yapıcı bir biçimde insana enerji ve zevk verebilir. Ancak yıkıcı olduğunda kişiyi paniğe sokup felce de uğratabilir. May kaygıyı (anksiyete) normal ve nevrotik kaygı olmak üzere iki başlık altında incelemiştir.
Yazan: Gözde ADIYAMAN
Bir yanıt bırakın